..18/Eylül/2025 VE BAŞLAMAK..

“Her şey mümkün, hiçbir şeyden daha mümkün..”

Sayısal karşılığı olarak bugün yine 9/9/9 oluyor aslında. Eylül’ün 9’unda yayınlandığım yazıyla dün yayınladığım “bir kalp kırıklığı ve bir itiraf” yazısını arka arkaya okursanız bugüne ben nasıl geldim belki bir yol haritamız olur elinizde.. Bugünü tam olarak başlatmadan önce geçmişe küçük bir yolculuk yapalım, zaman tüneli bize nereden nereye geldiğimizi hatırlatsın..

Geçen sene yine Eylül ayında ve inanır mısınız 9 eylül tarihinde İzmir’e gitmiştim. Bu şehirdeki 10 yılımı, evimi, hikâyelerimi, düzenimi ve yıllarca içinde kaldığım sokakları bir gecede bırakıp köpeğim ve kemanımla yola çıkmıştım. Sadece mabedimle o hiç kimseyi layık görmediğim (ta ki bu sene bir aşkla el ele gideceğimi, sonra da o aşkın mabedimde verdiği sözlerin yaratacağı hayal kırıklıklarını bilmeden) vedalaştım, sonrasında bir parkta bir salıncakta taktım kulaklığımı baktım 10 yıllık hikayeme, yüzümde buruk bir gülümsemeyle çıktım ve gittim.. Bu kadar, bazen işte sadece bu kadardır, çünkü sadece siz bilirsiniz en derininizin nelerle dolu, ne eksikleri olduğunu, ne tür heves kırgınlıklarıyla dolu olduğunu.. Yine, ikinci kez evimi (bu sefer eşyaların olduğu değil, aşkı yaşadığım) kapatmam gerektiğini hissettim bu eylül içinde..

Tesadüflere inanan biri olmadım, Hayat örümcek ağlarıyla birbirine bağlı birer olaylar zinciri aslında. Hiçbir şey nedensiz değil, kimse durduk yere gitmiyor hayatımıza.. Her seçimimiz bir gün sonraki bizi besliyor ya da aç bırakıyor, seçimlerimizin neyle ilgili olduğu ve ne olduğuna bağlı olarak.. Mesela bu sene doğum günümü ele alalım; buraya gelmeseydim ya da sonrasında gelseydim, aşka giden yolda vakit geçirmeye zamanım olmayacaktı, o vakitte kalbime dahil olanla yollarımız arkadaşça kalacaktı ve belki de bugün hala, neyse.. Burada kaderinde varsa olur dediğinizi duyar gibiyim, lakin o iş biraz düşündüğünüzden farklı. Çünkü kader gayrete aşıktır sözü sadece işle, kariyerle, maddi kazanımlarla ilgili değil. İşte asıl idrak burada başlıyor. Hayatımıza giren insanlarla görünmez bağlarla bağlı bir kader yapımız olsa da bu tanışmaları, tanıştıklarımızı hayatımızda koyduğumuz yeri belirleyen temel nota yine seçimlerimiz.. Koşullar sizi ihanete itti diyelim, sevdiğiniz kişiyi aldatmak ona yalan söylemek sizin seçiminiz. Sadece bu da değil, o koşulları ve o ortamı da bir nevi siz seçiyorsunuz aslında.. Bataklıkta yürümeyi seçip ayağınıza çamur bulaşınca kaderi ya da ortamı suçlamak sorumluluk almaktan kaçmaktır, işte bu kendinizle yüzleşme cesareti göstereceğiniz bir konu ya da halı altına sürüp yolunuza devam edin. Elbette hayatın bizi maruz bıraktığı olaylar da var; yaralayan, travmatize eden, hayatımızı derinden etkileyen olaylar.. Burada asıl konu da bu işte; bir kontrol dışında olan etmenler, iki kontrol edebildiğimiz etmenler.. Yani bir kader, evren artık ne diyorsanız onun planı var bir de bizim irademizle seçtiklerimiz.. Dualite kavramını defalarca kullanmış, hayata bu perspektifle bakmaya çalışan biri olmama karşın kaderle seçimler arasındaki ikililik ilişkisini yeni yeni idrak ediyorum..

Şimdi bir seçim zamanı daha diyor gökyüzü, şimdi bir kararın eşeğine geldin diyor hayat, şimdi bir adım atmalısın diyor kalbim.. Kalbimin bir yanı kırık bir yanı hala umutlu, ruhumun yaraları hala sızlıyor bir yandansa sanki bir ışık sızıyor içeriye, aklımın kaygısı ve yıllar içinde öğrendiği korkular hücum etse de üzerime bir yanım çocuksu bir masumiyetle ‘artık huzuru seçme zamanı’ diye sesini çıkarabiliyor..

Çünkü haklıydı, çünkü haklıydım. Ve bu haklılık hali beni sadece yaraladı.. Çünkü ben haklı olmak kadar mutlu olmayı bekledim. Çünkü ben kırıldığım yerden öpülerek iyileşmek istedim. Çünkü ben aşkın gerçekliğini, bahanelerin sahteliğinden önde tutmayı istedim..

..19/09/2025.. Bir günlük aradan sonra devam..

Aslında bu başlamak hali benim konfor alanım dediğim yerden kendimi arenaya çıkarma haline geçmem demek. Konfor alanı deyince akla rahatlık gelse de psikolojik altyapısı biraz daha farklı. Mesela kaygılı bir yapıya sahipseniz hep tetikte olur ve tetikte olmakla yetinmez tetikleneceğiniz olaylar ve insanlarla ilişkinizi sürdürürsünüz. Nitekim kendimden biliyorum. Bunu fark ettiniz diyelim yine değişim kendiliğinden gelmez. Farkına varmak yolculuğun maalesef ilk adımı. Farkına varacaksınız, tetikleyenlerle bağlarınızdan kopacaksınız, o kopmaların kırgınlıklara göğüs gereceksiniz, yetti mi hayır, sonrasında biraz mesafeyle kendinize şefkat duymayı öğreneceksiniz, bitti mi asla, bu süreçte hayat size bazı tetiklenme halleri sunacak onları da fark edip seçimler yapacaksınız, o seçimler dahilinde dersi aldınız mı yoksa kaldınız mı işlerin ya da ilişkilerin sonundaki sinir sisteminizin gerginliği ya da huzurlu hali sayesinde anca anlayacaksınız, sinir sisteminiz tetikte değilse tamam tetikteysek hop dön başa. Ve en ironik kısmı bununla büyümeyi seçen siz değilsiniz ama bunu iyileştirmek zorunda olan maalesef ki sizsiniz. BU da doğanın hiçbir şey kendisi için var olmaz ironisinin bir yansıması aslında. Tabi bir de siz bunlarla boğuşurken hayat akmaya, zaman tik taklarını çınlatmaya, insanlarsa hayatını yaşamaya devam ediyor olacak.. İşte bir çırpıda yazılan, özetin bile özeti olan bu yolculuk halinin yıllarımı neyle geçirdiğimi, kendimle neler yaşadığımı anlamanız için ortaya saçıyorum.. Hayatınızda kalbinizin kaygılarını anlayan biri varsa şanslısınız, sizin bile göremediğiniz yerlerden naiflikle ve sabırla size iyi gelecektir. Bir de benim gibi sürekli kaygılarını tetikleyenleri hayatına alanlardansanız geçmiş olsun diyelim..

Bir yazının daha kestirmeden sonuna yaklaşmışken birkaç konuya daha değinelim, sonrasında kendinize dönüp ”acaba ben de biraz haksızlık yapmış mıyımdır” diyerek biraz olsun kendi seçimlerinizin sorumluluğunu alma cesareti gösterenlerdenseniz, karşılıklı hatalarda payınıza düşeni alacak kadar sevgiyi önde tutanlardansanız kahvemi sizinle yudumlamak benim için onurdur.. Geri kalanlarsa, geride kalanlar olacaktır zaten..

Son birkaç gündür idrak ettiğim bir konu da şu; benim görmediğimi gören, benim duymadığımı duyan var. Ve şuan yaşadığım şeyin cevabı bence şu; ben sadakate, şeffaflığa, sevgiye ve anlama işine üstüne basa basa değer veren ve bunları ilişki temellerime koyarak seçimler yapan biriyim. Belki de benim bilmediğim ve benim olmadığım yerlerde ve anlarda bu değer verdiğim yerlerden gizlice yaralayanlar var, var ki hayat beni bilinmezlik içinde bıraksa da bunu korumak için yapıyor. Sadece bu da değil, ilişkilerimde dengeyi bozabilecek kadar kaygılanabiliyorum kimi zaman, ruhum daralınca korkularım anlayışımı gölgeleyebiliyor ve bazen karşımdakinin yarattığı değersizlik hissiyle dilim kalp kırabiliyor. Aynı zamanda bu süreçte anladığım şeylerden biri de buydu. Hayat sadece korumak değil de belki de dengeyi bozan olmaktan kurtulmam gerektiğini fısıldıyordur.. Kendimi feda edecek kadar merkezime alıyorum, sonra da bakıyorum ki o merkeze aldığım gönyemi kaydırmış, bu da büyük bir kırgınlık ve dolayısıyla da kızgınlık haline dönüşebiliyor. Üstüne bir de karşımdakinden anlayışsızlık gördüğümde de alın size telafisi zor ya da kimi zaman telafi edilemeyecek kırgınlıklar zinciri..

Tuhaf bir zaman dilimi.. Hep geçmişin derslerini daha net görüyorum, hem bugünümü sessizce anlamaya çalışıyorum, hem de yarınım için yeni bir hayal kurma isteği duyuyorum.. Düne kadar hayalini kurduğum şeyler üzerime yıkıldı, hatta bir engel yarattı hayatımda. Çabalıyorum dediğim yerlerden yaşadığım hayal kırıklıkları fark ettirdik ki çabalamak başka çırpınmak başka, meğer benimki bir hayli çırpınmakmış.. Olur öyle, insan bazen hiç beklemediği yerden toslar viraja.. Şimdi biraz nefes alma zamanı, şimdi biraz sadakatimle ve aşkımla kendime olan saygımı diri tutma zamanı, şimdi biraz geri çekilme zamanı.. Çünkü hayat yıllar önce kalbimi kıranın yıllar sonra kırdığı yerden kırıldığını gösterdi. hayat biraz da böyledir. Kendi zamanlaması vardır, kırdığı yerden kıran insanın. Bunu kibirden söylememeye gayret ediyorum, çünkü bir ego bir kibir insanın en büyük zehri. Bu zehri yutmaktansa susuz kalmayı yeğlerim.. Şimdi çokça zorlandığım iki konu var önümde, sakin kalmak ve sabır. Ben kendimi biliyorum, yetmez. Ben kendimi buluyorum, zamanı geldiğinde yetecek.. Yeter ki kalbimdekine ihanet edecek seçimler yapmadan, aklımdakinin kaygısına kapılarak yakıp yıkmadan devam etmeyi seçeyim. Nitekim seçiyorum da..

Geçen sene eylül, bir enkazın kendini inzivaya çekmesiydi benim için. Bu seneki eylül, aldığım dersleri güzellikle ve kalbimi kirletmeden vereceğim bir adım. Ve dilerim önümüzdeki eylül hem kalbimin hem de aklımın krallığının, köksüz medeniyetimin kök saldığı ve kadim krallığının daha da sağlamlaştığı bir eylül olur.. Bu sene nisan ayında hiç beklemediğim yerden aşkla karşıma çıkan sevgili hayat, şimdi söz senin ve bu sefer hem dersi dinleyen hem de kolayca vazgeçmeyen bir öğrenci olacağıma söz veriyorum..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın