..KALP KIRIKLIĞI REHBERİ: BÖLÜM 1; ENGELLER..

”Aşığım kaybedemem seni dedi, iki saat sonraysa gitmeyi seçti..”

Bir günlük bir aradan ve dört günlük bir yas arasından sonra bugün biraz daha nefes aldığım bir sabaha uyandım.. Uyandım çünkü beynimin nostalji yapmasına karşı net bir çizgi çektim.. Çünkü herkesin çiçeğini sulayan adamın benim saksıma izmarit bastığı gerçeğiyle yüzleştim.. Halbuki o saksının toprağını ne emeklerle zehirlerinden temizlediğimi, saksıya ektiğim tohumları ne büyük karanlıklardan bulup çıkardığımı, emek emek ektiğimi bilmesine rağmen.. Şimdiyse daha net anlıyorum daha doğrusu kabulleniyorum. En kısa zamanda kabullendim de diyeceğim, lakin önce kalp kırgınlığımdan kaçmak yerine hakkını vererek yaşamayı seçenlerdenim.. Çünkü güneş gibi ortada olan gerçeklerin boğazıma yapışıp nefesimi kesmesine daha fazla izin veremem..

Gelelim son ilişkimizde yaşadıklarımıza, yaşayamadıklarımıza ve malumun ilanına.. Dört yıllık bir arkadaşlığın, sonrasında yaşanan altı aylık kaotik ve bir o kadar ben tarafından aşk karşı taraf açısından sadece sevilmiş olmanın tadını çıkardığı ilişkinin, hayaller kurduğumuz hatta çocuklarımıza isimler bulduğumuz, tatilde suya geleceğimizi fısıldadığımız bir ilişki sarmalının geldiği noktanın acısına..

Zamanında kendisi de aldatılmış, sonrasındaki insanlarla derin değil duygusal bağlar kurmuş, sadece kendini merkeze almış ve hayatına devam etmiş bir adam. Zamanında yalanlarla ve aldatılmayla yara almış (ki bunu yapan malum kişi de sevgili sevgilimin arkadaşıydı, yani yaralarımı yakinen bilmesine rağmen ve yaralı olmasına rağmen yaralamayı seçmesi daha da can acıtıcı, lakin bu konuya diğer satırlarda geleceğiz), yılarca aramızdaki sohbetlere öyle keyifliydi ki saatlerce sürer ve gülüşmelerle biterdi, bir sonraki konuşmamıza kadar.. Önce hatırlanması gereken güzellikler ve detaylara bakacağız, ki bu noktaya gelmemizde kim haklı kim suçlu demeden, dramalarla boğulmadan yaramıza sevgiyle bir öpücük kondurup günümüze devam edebilelim..

Ben asla dediğim şeyleri yıktım onun için, o ise ben böyleyim demeyi bırakmaya çalıştı.. Önce ben çünkü kalem benim elimde.. Ben arkadaş arkadaştır dedim sevgili olmam dedim en net çizgimi kaldırmamı sağlayacak bir sevgiyle yaklaştı ve ben dediğimi yuttum, ben kalbimi yıllarca nadasa bıraktım artık kırılmasını istemiyorum dedim bu yüzden günlük ilişkiler sıradan takılmalar ve yüzeysel bağlardan uzak durdum ta ki aşka inanmamı sağlayan o cesaretli adımını görene kadar, ben asla evlenmem öyle hayallerim yok yaralar vs. dedim bana gözümü kapatıp kendimi ona bırakabileceğim inancını verecek bir yuvanın hayalini kurdurmayı başarana kadar, biriyle uyuyamamlar ya da yemek yapmakla uğraşamamlar yani benlik değil demeler çünkü yıllarca yalnız kalmaya ve yalnız yaşamaya alıştım dedim ta ki kendimi kahvaltı hazırlayıp yemek rutinleri oluşturduğumuz anlara kadar, ben hikayelere değer biçerim dedikçe bana yeni hikayelerin heyecanını yaşatana kadar, en sonunda da hayatımda hiç yapmam dediğim şeyi yapıp onu mabedim dediğim köprüye elimi tutup aşkla gitmeme yol açan o aşka kendimi bıraktım.. Karşı taraf ise aslında ailevi nedenlerle geldiği şehirde birlikte vakit geçirdikçe sevildiğini hissetmenin huzuruna kendini bırakmaya çalıştı diyelim, başlarda ben diyen adamdan ya aslında biz demek nasıl oluru denemeye çalışması, aşka kendini kapatmış olmasına karşın kendini aşka açma girişimleri, önceliği hep kendisi olmuş olmasına karşın derin bağ kurmak için bu konularda bir düzenleme yapmayı öğrenmeye çalışması, kaygılı biriyle yaşamayı öğrenmeye çalışması derken anlayacağınız iki kişini birbirlerinin sınırları neler, bunlar birlikte aşılabilir mi gibi birçok sorunla birlikte bir yola girmiştik.. İlişkilerin ilk altı ayı balayı gibi derler ya bizde durum biraz tersten gelişti, gerçi dört yıllık arkadaşlığı dahil edersek belki de öyle değildi, bilmiyorum.. Ben kaygılı, o kaçıngan. Ben aile, arkadaşlık, iş, aşk konusunda net duvarları olan ve son ilişkisinden sonra artık ne istemediğinden kesinlikle emin biri. O ise önceliği kendisine, ailesine ve eğitimine vermiş hayatında bir aşka yer açmak konusunda sert duvarları olan, geçmiş yaralarından dolayı bir ayağı hep kapının eşiğinde, sırf yara almamak için aşkın güzelliğinden de kaçan biri. Ben onu görüyordum, o küçük çocuğu görüyordum, ruhunun neleri arzuladığını da, neler başarabileceğini de. O ise beni görmek konusunda zorlansa da en azından denemeye istekliydi. Ondaki aileden gelen mesafeli sevme öğretisi, geçmiş ilişkilerden aldığı yaralar, hayat mücadelesinde verdiği savaşları anlayabiliyordum. Ama anlamak yetmezdi, yetmedi de..

Çünkü ayna tutmaya kalktım, çünkü anlatmaya çalıştım, çünkü görsün istedim, çünkü hissetsin istedim. Bendeki karanlık onu korkutur diye onu hep ışığımda tutmaya çalıştım, bendeki yaralar ona ağır gelir diye onu yaralarımdan uzağa koydum, çünkü böyleydim.. Sevmek, sadakatli olmak, empati yapmak, sürekli iletişim kurmak yeter geri kalanları hallederiz dedim hep. Oysa önemli bir noktayı atlamaya başlamıştım; herkesin sevgi dili başkaydı, herkes sadakatini farklı sunardı, herkes aşkını başka haykırırdı.. Ben dünyadan beni saklamasın cesaretle tuttuğu elimi cesaretle gösterebilsin istedim, önüne çıkan insanların ve koşulların karşısında dimdik duracak kadar ilişkimizden emin olsun istedim, zaten yaralı olan güvenimin yarasına dokunmasın hatta orada çiçekler açtırsın istedim, ansızın aramalar ne bileyim işte içinden aşkla gelen iletişim yollarını biraz da o inşa etsin istedim. Benim isteklerimin dışında kalanlara da bakmak gerek. O da kaçınganlığını tetiklemeyeyim istedi, konu başkaları olduğunda bizi seçtiğinden emin olmamı istedi, onun alanına sessizce saygı duyayım istedi, ben dediği şeyleri duyayım istedi.. Gel zaman git zaman derken işte bu isteklerin ve beklentilerin ortaya çıkardığı karşılık bulamama hali bizi öyle yordu ki aslında iki tarafta bu ilişkiyi bir savaş alanına el birliğiyle getirdi.. Ve bununla kalmadı, kalamaz ki zaten..

Ben zamanla bir adım atmayı öğrensem bile bu ona yetmedi, ben saatlerce habersiz bırakmasına şuan meşgul desem bile o içimdeki kaygıyı anlayarak birkaç saniyesini ayırmayı tercih etmedi bununla da yetinmeyerek meşgul olma süreleri uzadıkça ve bunun beni kırdığını söyledikçe beni söz dinlemeyen ilan etti. O beni kırdıkça ben keskinleşmeye başladım. Çünkü sadece onunla olan ilişkim yoktu ki hayatımda; 10 yıllık düzenim yıkılmıştı, evim yoktu, yeni bir düzen yeni bir başlangıç yapmam gerekiyordu, sağlığıma dikkat etmem gerekiyordu, geleceğimle ilgili adımlar atmalıydım, peki bu süreçte ne yaptı? Sadece onu anlamamı bekledi, dişlerim çekildi acımda yanımda yoktu, atak geçirdiğim gün yeni tanıştığı insanlarla kahve içerken gayet keyfi yerindeydi, hayatın beni zorladığı yerlerde nasılsın demek yerine bana nasıl geliyorsun nasıl hissettiriyorsun demeyi seçti. O bunları seçtikçe benim kırgınlığım daha da büyümeye başladı, öyle ki ben bile anlayamamıştım bu denli keskinleştiğimi..

Biz kadınlar aynanız gibiyizdir, bizimle ilgili sinirinizi bozan bir şey varsa ve aklı başında, ilişkisini kurtarmak isteyen biriyseniz lütfen kendinize bir kere olsun sorun bu insan bu hale niye geldi diye..

Ben yaşadığım yalnızlığa rağmen kendimi başka insanlarla sohbetler ederek, hayatımdaki insanı yok sayarak tatmin etmek yerine sessizce yoluma bakmayı seçtim. Çünkü sadakat, ortada bir olay yokken korunması en kolay şeydir. Asıl önemli olan hayatımızdaki insan yanımızda yokken karşımıza gelen fırsatlara, bize teklif edilen tatil ya da kahve planlarına karşı iki kişi düşünebilmektir. Çünkü sadakat bir seçimdir. Ben sandım ki hem yara almış, hem de arkadaşının bende açtığı yaraları bilen biri bu konularda daha da şeffaf olmayı seçer, yenilerin heyecanıyla derin bağına bir darbe vurmaz.. İşte beni bu sanmalar bugün bu kırgınlık dolu başlangıca itti..

Ve ben şimdi sükûnet içinde kendimce aşkıma hala sadakatle yaklaşıyorum, yaşanılanları saygıyla sindirmeye çalışıyorum.. Çünkü her şeyden önce kendime, ardından da hakikatin temeli olduğuna inandığım aşka saygım var..

Başkalarıyla kahve içmeye, tatil yapmaya vakti olan birinin nasıl olurdu da bana bir dakika arama ya da mesaj atmaya zamanı olmazdı? Sadece bu da değil. Nasıl olur sana aşığım, seni kaybedemem diyen birisi ona flörtöz gelenlerin yaklaşımına bu denli izin verebilirdi? Nasıl olur hayatımdaki insanın güvenini, sevgisini, saygısını, ona olan sadakatini zedeleyecek seçimleri göz göre göre yapabilir ki bir insan? Nasıl olur da yılların arkadaşlığını, ayların aşkını bir çırpıda engelleyebilir? Nasıl olur da bir kere olsun ya ben ne yapıyorum demez? İşte bu nasıllara geleceğiz, zaten cevaplar ortadayken gözümü kulağımı bu nasıllara neden kapattığımı da konuşacağız.. İşte bugün bu nasılların yolunu açan her şeyin en temeli seçimlerimiz..

Ben hataları olsa da telafi etmeyi denemekten vazgeçmeyen, sadakat önemli diyerek kenara çekilmek yerine şeffaflıkla bu seçimimi canlı tutan, sevdiğim kişinin kalbine (hele de yaralıysa) bir çocuğun başını okşarcasına naiflikle yaklaşmaya çalışan, kendi kırılganlığıyla yüzleşene yüzleştiği şeyler memnun etmezse de bunu nasıl daha iyi hale getirebiliriz diyen, seçimin hep aşktan yana kullanan biri.. Benim aşkımı kazanmak zor biliyorum, lakin benimle yaşamak o kadar da zor değil aslında.. Hatalar olur, kırgınlıklar yaşanır ve bunlar zamanla, emekle iyileştirilebilir. Yeter ki karşılıklı istek ve temeli sağlam bir sevgi olsun.. Beni statünüzü, diplomalarınız, soyadınız değil karakterinizi, sevme cesaretinizi, sadakatinizi ve seçimlerinizle sunduğunuz davranışlarınız ilgilendirir.. Diğerleri çalışarak, miras alınarak kazanılır kimi zaman kaybedilir şeyler.. Lakin sevmek, sadakatle yaşamak işte bu kimliğin bir parçasıdır..

Hepimizin içinde yaralı bir çocuk var, herkesin bir hikayesi var, büyüme ve öğrenme şekillerimizle ortaya koyduğumuz kimlikler var.. Beklentilerimiz bazen karşımızdakine ağır gelebilir, yaklaşımımız hayli kırıcı olabilir, iletişim kazaları nedeniyle yaptığınız bir şaka karşı tarafın kimliğini sarsadabilir.. Benim bu engel karşısında en net idrakım bunlar oldu; beklentiler, telafi edilmeyen kırgınlıklar, keskinleştiğim an batışlarımın can acıtıcı olabileceği, bazen anlasam bile tetikleyebilen biri olabileceğim, bazen yaralayacak kadar ileri gidişlerim. Lakin bunun yanında da en net anladığım şuydu; hayatımda kimsenin kalbini yarı yolda bırakan olmadım, kimseyi şüpheyle tek başına bırakmadım, kimsenin kırgın uyumasına izin vermedim ve seviyorsam sonuna kadar gittim. Belki de hayat bu engelle bana kaybettiğim dengemin ne denli önemli olduğunu göstermeye çalışıyorum.. Kırgınlığıma rağmen devam eder o kırgınlık görülmez ve kırmaya devam edilirse nasıl keskin olduğumu, anlaşılmadığım yerlerde kendimi ifade ederek yaşadığım enerji sızıntısını, hakkım olan ve zahmetsizce sunduğum aşkımın, sadakatimin ve kalbimin değeri görülmeli diye beklememeyi.. Yani insanın hazmetmekte en zorlandığı şey bu olsa da zamanla bunu da öğreneceğim.. Geçmişte yaşadığım kırgınlıklar, ihanetler, hayal kırıkları derken sevdiğim insanın bunları biliyor olması benim hikayemde onunla daha da sağlam temeller atar diye beklerken en çokta buralardan kırılmış olmanın üzüntüsü biraz daha sürecek gibi duruyor.. İçimde öfke değil hayal kırıklığı var; anlaşılmamış olmanın, ya o eski ilişkimle ilgili benim bile yaşarken bilmediğim neleri biliyor beni daha da iyi anlar ve nasıl yaklaşacağını bilir inancının sarsılması, onca anımız var saatlerce süren kahkahalı sohbetlerimiz var bunları bir kere değil dört yıl yaptık bizi 3 aylık bir karmaşa yıldıramaz demek yerine yıkıp geçmeyi seçmesinin ağırlığı var üstümde..

İlişkiyi yıpratan mesafeler değildir, yeni anlıyorum. Görmek ve anlamak istemeyenden daha körü yoktur dünya üzerinde, yeni öğreniyorum.. Yine ince bir sızı eşliğinde inanmayı seçiyorum; aşka, sadakate ve sevgiye.. Bana hissettirilenler eşiğinde dağı taşı yerinden oynatmadan, sessizce ve idrak ederek.. Ve biliyorum, bu sefer geçmişteki gibi karanlığa düşmeyecek yüreğim.. Çünkü kalbimle sevdim, kalpten sadık kaldım ve kalbimle bakmaya çalıştım.. Dilerim kalbimin ekmeğini yerim.. Dilerim, kalbinin ekmeğini yer her aşık.. Aşkına sadık kalanlara ışık, yerle bir edip sorumluluğundan kaçıp sadakatsizliği seçenlere karanlık günler dilerim..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın