..KALP KIRIKLIĞI REHBERİ BÖLÜM 2; YANILSAMALAR..

”Geçmişle gelecek arasında bir eşikte..”

Bir söz bu yazıya başlamadan önce epey bir düşünmeme sebep oldu; tanrının sizin hayatınızdan çıkardığı insanlar için endişelenmeyi bırakın çünkü o sizin görmediğinizi görür, o sizin duymadığınızı duyar, sizin yapmayacağınız şeyleri yapanları bilir.. Burası çok güzel ve içe su serpen bir açıklama gibi dursa da insanın bilme arzusu, belirsizlik istememe duygusu bu durumları gölgeliyor. Hem birini cevaplanmamış sorularla bırakmak, bir anda sessizlikle cezalandırmak seven birine yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi. İlişkiler konusunda aldatmalara ve yalanlara karşı net düşünceler belirleyip bunu yapanların zehirli olduklarını söylüyoruz sürekli. Peki sizi seven birinin yaralamanın ya da yaralamamanın yolu sadece onu aldatmamaktan mı geçiyor? Ben sadık biriyim, eee, e işte bu yetsin. Tabi efendim, olur, kesinlikle yeter.. Birinci sadakat ve saygı sizin kişiliğiniz bir parçasıdır ve davranışlarınızla seçimleriniz bu konuda kim olduğunuzu gösterir. Bu konularda yapılan yanlışların sebebi ne karşı taraftır, ne koşullardır ne de sizin duygusal olarak kendinizi kötü hissetmeniz yüzünden seçip kendinizi haklı çıkarabileceğiniz bir konudur.. Sadakat bir seçimdir, bitti.. Sevgi, sevme şekliyse hem kimliğinizin bugüne kadar oluştuğu şekilde yansır, hem de zamanla dönüştürülebilir bir esnekliğe sahiptir.. Peki yazar burada ne demek istiyor?

İşte bugün kalp kırıklığı rehberinin ikinci bölümünden en çokta yanılsamalara ışık tutmaya çalışacağız.. Peki nasıl? Bu sefer önce kendimizi delik deşik etmeden yaralayanları masaya yatıracağız. Tersten gideceğiz.. Kendi yolumuza bakmış, eskiyi eskide bırakmış, ne istiyorum ne istemiyorum gibi sorulara cevaplar aramış, kendi kabuğumuzun içine çekilmiş olduğumuz bir süreçten geçtiğimizi düşünelim. Düşünmekle kalmayalım, sizin için ben kendimi şöylece yatırayım terapi koltuğuna.. Son 3-4 yılımın mini duygusal özetiyle başlayalım; bir terk edilme, işsizlik, mezuniyetin verdiği boşluk, pandemi, aldığım yaralar, yüzeye çıkmaya çalışan travmalar kombosunun birleşimiyle depresyon kaçınılmaz bir yol olmuştu.. Mental olarak karanlık, fiziksel olarak yorgun, ruhsal olarak bitkim bir düşüşün hırpaladığı bir hayat yoluydu yani.. Yaşayanların anlayabileceği, yaşamayanların ancak anlamaya çalışabileceği bir süreç.. Yemek yiyememek, uyuyamamak, uyanamamak hatta duş bile alamamak hali. Birde bunların asla farkında bile olmama hali.. Müthiş bir mana kaybının tam ortasında ağır bir çöküş Tabiri caizse Osmanlının en görkemli zamanlarından bir anda çöküşe geçişinden daha keskin bir çöküş. Başlarda farkına varmama hali nedeniyle sadece nefes alıyorsun, varsın ama yoksun denilen bir yaşama hali.. Ne kadar öyle kaldığımı geçiyorum, annemden gelen iki fotoğraf sonrası ayna karşısına geçtiğimi hatırlıyorum. Ve gördüğüm kişiyle büyüttüğüm kişi arasındaki kilometrelerce farkı.. Bu kısım başka yazının konusu olduğu için hemen birkaç cümle daha kurup o dönemi gelecekteki yazıya bırakıyorum.. Tedaviler, terapiler, ilaçlar, inişler, çıkışlar derken uzun bir iyileşme süreciydi.. Geçen seneye kadar bir düştüm bir kalktım, bir vazgeçtim bir inandım, yola çıktım yoldan çıktım derken bildiğiniz üzere geçen sene tası tarağı toplamadan direkt atarak her şeyi kapatarak İzmir’e gitmiştim.. İlk aylar katarsislerle geçse de sonrası biraz daha yumuşamalarla devam etti. O süreçte daha daha çok düşündüm..

Aklımda geçirdiğim zamanla hayatta geçirdiğim zaman arasında inanılmaz bir fark vardı. Bu süreçte tanıdıklarım; evlendi, master yaptı, hayatın akışına kapıldı, yeni işe başladı, kimisi başka yerlere taşındı, kimisi aşkı buldu, kimisi kariyerinde doğru noktayı.. Bense o süreçte; aşksız, kariyerde sıfır noktasında kalmış, eğitimde başarısız, ananemin ölümüyle bir noluyor demiş lakin yine de durmaya devam etmiştim.. Doğum günümde bir sürprizle Denizli’ye gitme kararı aldım.. Sakin ve sevdiklerimle vakit geçirecek, güzel anılar biriktirecek, biraz neşe duygusunu tadacak ve plan yapmadan akışta kalacaktım.. Yeni yıla da böyle girmiştim. Güzel bir adamla telefon konuşması, aileyle sarılmalar ve plansız bir 2025 yılı adımı.. Sonrası kendiliğinden gelişen olaylar zinciri oldu.. Aşık oldum, kariyer konusunda daha net kararlar almaya başladım, sevdiğim insanla güzel bir tatil geçirdim. Ve sonrada yataktan düştüm, rüyadan uyandım..

Karşımda beni anlamasını en çok istediğim insan tarafından anlaşılamamanın ve ilişki sorumluluğunu almamasının yani kısaca çabasızlığının kırgınlığı, başvurularımın ret yemesi, eğitimimi kendimce yetersiz görmeye başlamalarım, geleceğimin belirsizliği içinde boğuldukça boğuldum. Yine sevdiğim adamın geleceği için yaptığı seçimlerde elimden geldiğince destek olmaya çalıştım, kendim belirsizliklerle boğuşurken onun belirli yolda ilerleyişine rağmen yeni bir yol stresi yaşamasını hoşgörüyle karşılamaya çalıştım, kendim düzen kuramamış ve bunun boşluğunda süzülürken onun zaten nerede nasıl kuracağı belli olmuş konularda sözde düzen kurma yorgunluğunu anlamaya çalıştım.. Ha bu süreçte elbette kırgınlıklar, kavgalar, tatsızlıklar oldu. Yani anladım dedim de insan olduğumu da unutmamak gerek..

Ben onun beni dahil etmeden seçtiği gidişi destekledim çünkü başarılı olacağına inandım bensiz kararlar almasının beni ilişkinin dışında tuttuğunu görmesini istedim sadece, o görmedikçe kırıldım. Ben yeni ortam, yeni şehir, yeni insanlar konusunda anlayış göstermeye çalışırken ondan beni de oradaki hayatına dahil etmesini ve aramızdaki zaman farkının beni kaygılandırmasına izin vermesini istemezken o alanına saygı duymadığım gerekçesiyle kaygılarımı daha da arttırdığını fark etmedi bile.. Ben oradaki insanlarla ilişkisine beni de dahil etmesini, aslında işin özü seçim yaparken beni dahil etmediği yolculuğuna gittiğinde dahil etmesini istedikçe türlü bahaneler, kırıcı cümlelerle beni daha da kırdığını fark etmedi bile.. Ben insanlar niye sana böyle yaklaşıyor bu normal mi derken, o beni onu sorgulamakla suçlarken aslında aramızdaki güveni kırdığını fark etmedi bile.. Ve bunlar işin birkaç örneği.. Fazlası var azı yok.. Malumun ilanıysa son sözlerinde gizliydi.. Oradaki hayatını daha giderken seçen, beni o hayata dahil edecek ilişki sorumluluğunu almayı reddeden birinden bizi seçmesini beklemek büyük bir yanılgıydı.. Ben kırılganlığımı dile getirdikçe duygularım görünmez oldu.. Bir süre sonrada orta yolu bulmak yerine ben demeyi seçmek daha kolay bir hale geldi..

Başarılarını takdir eden, seçimlerinde yanında olan, onunla gurur duyan, ona ve aşkımıza güvenen bir kadından kırılganlıkları artmış, güveni tamamen kırılmış, anlaşılmama hali yüzünden iyice kendini yalnız hisseden bir kadın haline geldim.. Zaten kaygıları olan birine bu kadar sert geldiğinizde karşınızda sizi daha çok seven ve kaygılarıyla size daha çok bağlanan biri kalmıyor.. Ben onu yaptım o bunu yaptıkların sonu gelmez. İşin özü karşılıklı bir savaş halinde kırdık, kırıldık ve bitti..

İlk iki gün anlayamadım bile ne hissettiğimi. O kadar derinden kırılmışım ki ne fiziksel ne de içsel hiçbir şey hissedemedim çünkü beni öyle cevapsız bırakmıştı ki aklımda hep; kesin o tatile gitmek için engelledi, kesin oradakilerle daha rahat flört etmek için beni dışarıda bıraktı, zaten her olayda ilk seçtiği ya ailesi ya kendisi ya eğitimi oldu, asla beni anlamaya seçmedi ki, aşık bile değildi aşık insan bunu mu yapar, bir insan seviyorsa çabalar o sadece sözler verdi ne zaman sözünü tuttu ki, benim yaralarımı biliyorken nasıl olurda daha da derinden yaralar, ya aldatılmanın zehrini bilirken nasıl olurda hem güvenimi kırar hem dc telafi etmez, merak etseydi arardı, sevseydi duramazdı, sırf yeni insanlarla yaşayacağı heyecan yüzünden bizi harcamayı seçti blah blah blah.. İşte bende bıraktığı kaygıların yansıması ve çok daha fazlası.. Elbette insan hemen karşısındakini suçlamak istiyor, hele de o son duyduğum cümlelerden sonra.. Ama suçlu olması ne yaşanılanları değiştirir, ne bana bir yarar sağlar, ne de benim gerçeklerle yüzleşmeme katkı sağlar.. Elbette derinden kırgınım, elbette bir yanım hala sevip özlüyor ve ihtimaller hala kafamda dönüyor.. Çünkü hayallerini kurduğum her şeyi yarım bırakarak, onunla ilgili inandığım her şeye yıkarak, yaşanmışlığımızı ve arkadaşlığımızı güvensizlikler içinde bırakarak gitmeyi seçti.. Kalem elimde, yazar benim, onu hikayenin kötüsü yapmak çokta zor değil. Lakin bu dramanın ne bana, ne onunla yaşadığım ve benim için gerçek olan ona duyduğum hislere, ne de şuan yaşadığım hayal kırıklığına bir katkısı yok.. Zaten ilişki içinde de sorunlardan biri buyken, varsayımlar yüzünden yaşanan tartışmalarken, buna devam etmek sadece yarayı kanatmak olacak.. Kalbim kırgın lakin yine de teşekkür etmek istediğim şeyler var.. Teşekküre geçmeden önceyse söylemek istediğim, kendime sesli söylemek istediğim şeyler var aslında..

İki tarafta duyulmak ve görülmek istedi, biliyorum. Ben başlarda bunu bizim için yapmaya çalışırken beni görmeni de engelledim aslında.. Güç savaşına girdik, ben daha talep edilen biriyim, ben daha değerliyim, en değerli benim kanıtlamalarına girdik. Güven vereceksin bana demelerim, hayır kanıtlanmadan güveneceksin demelerin. Beni önceliğin yap demelerim, çok meşgulüm derken oradaki sosyal hayata müsait oluşunun yarattığı güvensizliği göremeyişlerin. Niye bana değer vermiyorsun çırpınışlarım, verdiklerim sana yetmiyor ki niye vereyim diyerek geri çekilmelerin.. Ben kaygılıyım sen kaçıngan bak bunu dengelemeliyiz diyerek ilişkide öğretmenlik yapma çabalarım, ben kaygılandıkça bana nasıl yaklaşacağını bilemediğin için kendini geri çekişlerin. Ya ben orada mutlu olmanı istiyorum elbette arkadaşların olacak ama ilişkin var net sınır çekmezsen bize zarar verecek ihtimaller olacak sen niyetim iyi desen de bu çok yara açacak bak yapma deyişlerim, sen bana güven diyerek olan durumu anlamak ve ilişkiye zarar verecek şeylere sınır çekmek yerine bana mesafe koyuşların.. Ben özledim dedikçe… Karşılıklı iki çocuk bir parkta hevesle başladığımız oyunda parktaki oyuncaklar, parka gelen yeni çocuklar ve bizi parka götüren ailelerimizin üçgeninde en çokta kendini oynayacağımız güzel oyunları mahvettik..

İlerleyen bölümlerde devamı gelecek olan şeyler elbette var, bugünün dertleşmesi yansımalar üzerineydi.. Biz olmak dışında her şeyle ilgilendik kısaca.. Ben; kırgınlıklarım, yaralarım, kırılan güvenim, belirsizlikler içinde nefes alamıyorum diyen taraf.. Sen; anlayışa, desteğine, senin neşene ve huzuruna ihtiyacım var beni en çok anlayan senken nasıl olur da anlamayan birine dönüşürsün diyen sen.. Ben; kalbimi, mabedimi, hikayemi sana açtım beni nasıl olur görmezsin diyen taraf.. Sen; ben sana güvenirken sen niye bana güvenmiyorsun, zaten stresliyim niye üzerime geliyorsun diyen taraf..

Ben kendi hikayemdekileri gerçekliğiyle yaşıyorum şimdi. Seninse ne yaptığını, ne hissettiğini bilmeden.. İşte burada yanılsamaları sessize alıyorum.. Çünkü zihnimin kıvrımları senden dolayı ne kadar çok kaygı duyarsa duysun emin olacağım tek şey kendi duygularım. ve yaşadıklarım.. Arkadaşlığımızda da, aşkımızda da hep sevdim sevme şeklim ve hayatımdaki yerin elbette derinleşti ve değişti lakin gerçekten sevdim.. Sen uyurken bile hep seni anlattım, seni yazdım seni yaşadım ilişkimiz boyunca.. Seninle yaşadıklarımızın sonunda kırdığımda kendime battım önce, kendime sordum, kendime söylendim yapma diye.. Hatalar yaptım elbette, lakin hiç yanlış yapmadım ne sana ne sevgimize.. Koşullar ne getirirse getirsin önüme daima seni seçtim, kavgalarımız yüzünden konuşmadığımız günlerde bile.. Ve günlerce konuşmadığımız, gittiğinden emin olmama rağmen sana olan sevgime en ufacık ihanetim olmadı..

Bu yazıyı yazarken duyduğum o söz; sizin bilmediğinizi bilen gören duyan var, üzülmeyin gidenlere diyen söz gerçekten benim bize ve sevgimize yapmadığımızı sen yaptığın için mi çıktı önüme yoksa sadece önüme mi çıktı emin değilim.. İşte asıl nokta bu, ne olursa olsun asla emin olamayacak oluşum.. Ne yaptığını, ben varken de yokken de neyi seçtiğini, kalbinin neye sadık olduğunu bilen sensin.. Kendi kalbimin saf sevgisine ve sadakatine güvenen ve bir o kadar da o kalbimin tam orta yerinde yaşadığım hayal kırıklığıyla bir şeyi öğrenmeye çalışıyorum bu aralar.. Bilirsin ben evrenin bizimle konuştuğuna inanan biriyim, bilirsin ben seçimlerimizin sonuçlarını er geç yaşayacağımıza inanan biriyim..

Hep derdim ki benim insanların hayatında bir yerim var, onlara göstereceğim bir şey var hayatında, hikayelerinde.. Elbette bazı bağların kopması beni daha derinden kırıyor, bazı gidişler üzüyor lakin hep bir misyonum olduğuna inandım hayatta.. Senin hayatına geldim; ailen, yüzeysel ilişki bağların, arkadaşlıklarında kendini kanıtlama zorunda hissetmelerin, hayatta hep planlı olmak zorunda kalışların gibi birçok konu olduğunu gördüm. Kalbimi açtım. lakin yeni anlıyorum; sadece ben değil, insanlarda bana bir şeyler için geldi.. Benim hikayemde bir yerlere dokunmak, belki şifa belki yara olmak için ama en nihayetinde bana bir şeyler öğretmek için.. Geçmiş ilişkilerim, o insanların gidişleri, bende bıraktıkları izler, almam gereken dersler derken birçok konuyu çözmüştüm.. Seninle kurduğum bağ, hikayemdeki yerin, birbirimizi bu denli tetikleyişlerimiz derken şimdi görmem gereken şey de seninle olan hikayemin bana ne konuda yol göstereceği.. Bir geleceğimiz var mı bilmem, bir geçmişimiz var.. Şimdiye kadar anladığım ve yanılsamalar yaşadığım bazı konularda aha etkisi yaşadığım oldu elbette. Lakin artık daha sakin ilerliyorum.. İşte şimdi teşekkür zamanı..

Sen hayatımdaki sevgi boşluğunu doldurmak için gelmedin hayatıma. Kendimden emin, ne istediğini artık bilen, yüzeysel ilişkiler istemeyen, sevilmek için birine ihtiyaç duymadığım ve kendi kabuğuma çekildiğim zamanda geldin.. Belki de bana verdiğin en iyi ders buydu; evet sevilme boşluğumu yıllar önceki bitişlerle temizlemiştim lakin kendimle arama bir mesafe girmişti. Ben demeyi öğrenememiştim belki de hala.. Hayatın araya soktuklarına o kadar odaklanmaya başladım ki zaten belirsizliklerle dolu, kendimi inşa etmek için yıktığım ve inşa etmek üzere olduğum zamanlarda gerçekliğime odaklanmak yerine araya giren iletişimsizliğe, kavgalara, insanlara odaklandım.. Gidişinle daha neleri öğreneceğim zaman gösterecek. Niye geldin, niye gittin onu da zaman gösterecek..

Şimdilerde yanılsamaların, zihin kıvrımlarımın beni eski hikayelerime döndürme çırpınışlarını daha iyi anlamaya başladım.. Aldatıldım mı, seviyor mu, ben yokken bile bize olan sevgisini koruyor mu, kendi yolunda olmak için bizi seçmedi demeler yerine bir nefes al demeyi öğreniyorum.. Çünkü kaybetmemek için çırpınmanın, yapılanlar karşısında hep bir özür beklemenin, kırılan güvenimi sürekli kıracak olanları seçmemin geçmişte beni ne hale getirdiğini gördüm. Görmekle kalmadım, kendi zamanımdan hayatımdan ne denli çaldığını da sayende idrak ettim.. Ve biliyorum artık idrak etmek ve anlamak yetmez. Sana diyordum ya söz yetmez, davranış gerekli, ortaya bir somutluk koymak gerekli diye.. Çünkü sevgi emek, güven kanıt, sadakat seçim ister.. Kırıldım derin bir yerden, bu seferse geçmişte kendimi kabuğuma çeken bir kadın olmayacağım.. Hayat bana kıranların mutluluğunu defalarca alkışlattı çünkü.. Artık hayatın benim mutluluğumu, neşemi, ışığımı alkışlamasını seçiyorum.. Bazı yaraların zamana, bazı kırgınlıkların telafiye ihtiyacı var biliyorum.. Ve bu sefer kaçıp saklanmayı değil, bu yanılsamaların yarattığı geçmişin zehirli hikayelerinden vazgeçiyorum.. Geçmişte bana yaşatılanların hesabını sormadan, seninle yaşadığım güzelliklere haksızlık yapmadan, kendi yaşadığım ve hissettiğim şeylerin gerçekliğinden emin, biraz hüzünlü ve yaralı olsam bile teşekkür etmeyi seçiyorum..

Yeni bir hikayenin gerçekliğini seçiyorum..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın