..GERÇEKTEN NE İSTİYORUZ ?..

Lacan diyor ya; hayaller gerçek dışı olmalı, sadece gelecekteki halimizi düşündükçe mutlu oluyoruz.. Matematikteki asimptot kavramı gibi, sonuçmaz, a eğrisi b eğrisine yaklaşabilir ama birleşemez.. İnsan olmanın dayanılmaz çelişkisi.. Büyülü bir aşk, anlaşıldığımız derin bir bağ hayaliyle yanıp tutuşuyoruz sonra ellerimizle sahip olduğumuzu bir enkaza dönüştürüyoruz. Kariyerimizde en ulaşılmaz olmak istiyor bunun için bize iyi gelen şeyleri bile feda ediyoruz gece yatağa girdiğimizde bir tatminsizlik yaşıyoruz.. Yani hem inşa ediyoruz, hem yıkımını izliyoruz.. Peki neden?

Şu kuantum fiziği, enerji, frekans konusunda bunun bir karşılığı var. O da olmaz halinin yaydığı titreşim ve o titreşimin olma haline çektiği faktörler.. Bunu ilimde de diyor aslında; neysen onu çekler, zıttın ile imtihan olursun.. Çünkü ilimde bilimde tek bir noktaya odaklanıyor denge.. Geceyle gündüzün birbiri için oluşmadığı gibi, birbiriyle kavuşmaması mesela. Yine de biri diğerinin tamamlayıcısı.. Gecenin verdiği dinlenme haliyle gündüzü hareketlilikle tamamlıyoruz. Gecenin sisinde kaybolanı gündüz buluyoruz.. Peki gece ve gündüz kadar farklı olduklarımızla bu uyumu yakalamakta neden zayıfız? Hem çok arzulayıp hem de o arzuyu yaşadığımız da ne oluyor işler rayından çıkıyor?

Benim bu hayatta rayından çıkmamış tek konum sağlık şuan, o da böyle devam edersem raydan çıkmaya meyil edecek gibi.. İş konusunda, kariyer konusunda hala bilinmezlik içinde bir duraksama yaşıyorum. Aşkta kırık bir kalple kendimi yeniden birine açmış olmanın, yıllarca kendimi uzakta tuttuğum ilişki konusunda kendimi açmış olmanın bırakmış olmanın enkazını yaşıyorum. Yeni bir düzen diye valizimi alıp geldiğim evde yerleştiremediğim fotoğraflar, açamadığım eşyaların düzensizliği derken her şey sanki beni bekliyor da benim bir fazla nefes almaya mecalim yok gibi.. Arkadaşlarımın bazıları önce aşkını buldu o aşkın gücüyle geleceğini inşa etmişti, kimisi de önce işini buldu aşkını oradan bulmuştu. Hatırlıyorum da anneme demiştim ki bir yıl öncesinde bak bir yerden hayat ellerinden tutunca ayağa kalkıp her yerden güçlendiler. Benim aşkta, kariyerde yıkılmış olmamın bence bir yükselişi olacak. Tabi bunu 2021 sonra yaşadığım ağır depresyon, maddi kayıplar ve üzerine havale geçirip ölümden mucizevi şekilde dönmem sonucu söyleyince annem hayli mutlu olmuştu..

İnanır mısınız bu sene aşk kalbime o öpücüğü kondurunca dedim ki herhalde benim yolumu aydınlatacak ilk adım aşkla gelecek.. Annemin de çok sevdiği biriydi, ben ilişkilerde kendimi kapattığım dönem; annemin ilk çocuğuyum kimsenin seçeneği olamam, annem kalbimi 9 ayda emek emek oluşturdu artık kimse kıramaz demelerle meşguldüm.. Gelen adamın yaralarıyla değil de yaralarının altında görülmeyi bekleyen o küçük erkek çocuğunun masumiyetini gördüğümde dedim ki bir iyi bir oyun arkadaşı olacağız.. Gerçekten de başlarda öyle hissettim.. Ne kadar korkarsam korkayım korkma ben varım diyen, ben hallederim demelerimin karşılığında biliyorum halledebilirsin ama ben senin için halletmek istiyorum diyen.. Tamam dedim tamam, aşk ruhumu beslerken kendi neşemi daha derinden keşfedeceğim, ne kadar kaygım ne kadar korkum olursa olsun bu sefer boğulmadan öğreneceğim nefes almayı..

En büyük zaafım haline geldiği için mi, hayat seveni kalpten kırar bu bir sınavdır denildiği için mi, yoksa en basit haliyle sevmek istemedi ve bitti demek mi gerekli inanın bilmiyorum.. Günlerce sadece bekledim, eskisi gibi tamamen kapanarak ya da ben çok sadakatli sevgi doluydum neden o da öyle olmadı demeden bekledim bu sefer. Çünkü o fısıltı hiç susmadı.. Kaybetmeyeceksiniz, iki yaralı çocuk sadece şuan farklı parklarda kendi haliyle oynuyor ve o yeniden seninle ilk oturduğu parka dönüp seni bulacak.. Ne büyük romantizm ama.. O filmlerde izlediklerim, o hayalini kurduğum tutkulu aşkın gerçekler tarafından yaralaması gün geçtikçe kanattı…

Hem büyülü bir aşk istemek, hem de o aşkın getirdiği zorluklardan korunmak istiyorum artık.. Sürekli kendime dönmek kendimi bulmaktan yoruldum. O yatağın altında karnını göbeğine çekmiş küçük kız çocuğunu sürekli kendi çabamla oradan çıkarmaya ikna etmekten de yoruldum. Kendini sev, kendini bul, derdi kendiyle olan başarıya ulaşır derler ya vallahi sıkıldım bundan da.. Yeterince inmedim mi ya derine, yerince oyulmadı mı ya yaralarım, yeterince bulmadım mı kendi ışığımı.. Bulmuştum, her seferinde bulmuştum.. Yine yeniden neşemi bul, ışığımı keşfet, kendini bil, ne istediğinden emin ol olaylarından da sıkıldım.. Bak mesela evlilikmiş, yuva kurmakmış, ihtiyacım var demekmiş benim net şekilde istemiyorum dediğim, kendim hallederim dediğim bir konuydu.. Mesela bu aşkla birlikte aslında birisi de benim için bir şey yapabilirmiş bu öyle zayıflık değilmişim öğrendim. Ya tamam ben öğreniyorum keskin köşelerimi de benimle birlikte karşımdakinin de öğrendikleri olmuyor mu.. Neden benimle öğrenen gidip başkasına çiçek bahçeleri sunuyor mesela.. Eyvallah herkes herkesin hikayesinde ömür boyu olmaz, olmamalı, son yazıda da konuştuk mesela 4 yıl önceki ilişkim iyi ki devam etmemiş dedirtti hatta son ilişkimdeki kişinin anlattıklarından sonra kişi benim eski sevgilim bile olarak anılmasın istedim öyle bir iyi ki kurtulmuşum demek anlayacağınız.. Ama her seferinde bu mu olmalı, neyi istemediğimi biliyorum, yıllar içinde de net öğrendim. Bir şeyi daha öğrenmiştim, istemediklerine odaklanıp biliyorum dedikçe istediklerini bulamıyorsun.. O yüzden istediklerimi düşünmeye başlamıştım.. Buldukça da o istediklerimin olmadığı hiçbir yerde, hiçbir yüzeysel ilişki de olmadım.. Tamam dedim bu nadas süreci böyle olsun, gelip geçici olanla vakit geçirmek istemiyorum çünkü..

Ben istediğimi biliyorum dedikçe hayat buna hizmet mi etti, elbette.. Öyle bir hizmet ki bu gece gündüz şükür ettim günlerce.. Ne istiyorum biliyorum.. Artık daha keskin bir yerden biliyorum hem de.. İş konusunda kendime ayıracağım zamandan çalmayacak, beni olduğumdan daha iyi bir yere getirecek. Eğitim konusunda bildiklerimden farklı bir alanda bana yeni merak alanları açacak. Aşktaysa zaten istediklerim konusunda nettim, şimdi listeye şunlarda eklendi; dimdik yarımda durabilen, elimi gururla şevkle tutan, insanlarmış koşullarmış gülerek kapımızın dışında tuttuğumuz, sorunları çözebildiğimiz, kaygılarımı bilmesine rağmen inatla tetikleyen değil kendi kaçınganlığına rağmen orada durmayı ve sakinleştirmeyi seçen, birlikte büyüdüğüm eğlendiğim bir oyun arkadaşı, hani şu dünyaya kafa tutabileceğim birisi demiştim ya hah işte onun da bunu gösterecek cesarette olduğunu gördüğüm, beni ben olarak seven ve buna hayranlıkla bakan bir aşk..

Ne istiyoruz, nasıl istiyoruz, hayatın yolumuzu kesiştirdikleriyle yaşadıklarımızın sonunda kim olmayı seçiyoruz? Bazen her gün, bazen zaman zaman, ama eni sonu biri olmayı seçtiğimiz koşulların içindeyiz.. Kimimizin derdi kendiyle, kimimizin derdi kendini kanıtlamaya çalıştığı eski çevresiyle, kimisin derdi ailesinde görmediği takdir ve sevgiyle.. Ben yeteri kadar bana döndüm, ben her seferinde o yatağın altındaki küçük kız çocuğuna el uzattım.. O küçük kız dünyaya her inanışında daha da kırıldı. Bu o0nu güçlendirse de artık o gücü istemiyor, o gücün arkasındaki hikayenin görülmesini, duyulmasını ve anlaşılmasını istiyor.. Kursağında hevesler kalmasın, heyecanı hayallerde kalmasın istiyor.. O kız çocuğu yaralı neşesiyle, kırgın ışığıyla kendini her buluşunda onun o kırgın gülüşündeki yalnızlığının sesi artık duyulsun istiyor..

Sizin ne istediğinizi bilmiyorum lakin ben artık; ruhumun neşesi, kalbimin sevgisi, seçimlerimin sadakati, yaralarımdan sızın ışık değer görsün istiyorum.. Elbette kariyer, eğitim, hayat inşa etmekte var işin içinde lakin bunlar yapılması mümkün şeyler ben daha derindeki sevginin, şeffaflığın, sadakatin değerini bilenle köksüz medeniyetimin kadim krallığına layık bir aşk hikayesi istiyorum..

Hayatın matematiği a eğrisiyle b eğrisini birbirine kavuşturmaz belki lakin aşkın matematiği yaraları ve kırgınlıkları teğet geçip iki kalbi birbirine karıştırabilir belki, kim bilir..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın