
Aşağıdaki link 2022 yılındaki bir yazıma ait, o zamanlar ne de güzel eminmişim kendi yolumdan..
https://yildizlaraltinda.com/2022/11/17/kole-olmanin-50-basit-yolu/
Yolda olmak, yol almak, yoldan sapmak, yolu kaybetmek.. Hepsinin öznesi yol gibi duruyor ama asıl özne bireyin kendisi.. Peki ben kendi hikayemin öznesi olmaya izin vermemek adına neler yapmışım, neler yapmamışım, neler olmuş neler? Gelin beraber yola çıkalım..
Size samimi bir soru sormak istiyorum; hayattaki amacınız ne, planlarınız ne, hayatın manası ne sizin için? Bunu düşündünüz mü hiç ya da zaten bulanlardan mısınız? Bu hafta özellikle arkadaşlarıma bunları sordum.. Gelin ortaya karışık cevaplar ve sorgulamalarla benim dehlizime dalalım birazda..
Bugün bir kız arkadaşımla uzun uzun konuştuk. Ben dünyayı gördüğüm gözlerimle aklımın yansımasından bahsederken bana benim de dünyanın gözünden nasıl göründüğüme dair kendi gözlerinden gördüklerinden bahsetti biraz.. İçime işleyen bazı cümleler var; seninle vakit geçirmek için sürekli seni aramak, seni hayatlarımızın parçası olarak görmek gibi.. Öyle kıymetli ki bu benim dünyamda, satın alınamayacak bir değer çünkü bu.. Soyadınızla, ailenizin varlığıyla, statünüzle alınamayacak bir değer.. Bugünse önceliğimiz amaçlar ve mana..
Son dönemlerde özellikle istifamı verdiğim zamanlardan bu yana kısmen savrulmalar içerisinde olsam da aslında bir tam olma halindeydim.. Meğer öyle olduğumu sanıyormuşum. Bir eylül rüzgarı beni savurup yere çalana kadar anlayamadığım bir sanma hali.. Öyle sert bir düşüş yaşadım ki sadece düşmenin etkisiyle yara almakla kalmadım, zamanında yendiğimi sandığım her zafer ya da iyileştirdiğimi sandığım her yara da ortaya saçılıverdi.. Ben buradayım heyyy diyen bir sesle ortama giriş yaptılar birden.. Kimim ben, neyim, ne istiyorum, ne severim ya da sevmem, hayattan beklentim ne, hayatın bana baktığında gördüğü ne derken bunların cevabını bulduğumu sandığım her yaşım, yaşlarım bir hayalet misali çıkıverdiler saklandıkları yatağın altından..
Ay şu benim derinlerim, derinliğim.. Kaybolmak benim için yolda olmak haline gelmiş sanki.. Kaybolsam bile bulurum yolumu, elbet bir gün.. Şimdiyse bu kaybolma halinin bendeki tesirine bakalım..
Aslında her yaşta bir parça savrulmuşum. Lise döneminde öğretmenliği çok sevmeme rağmen üniversite seçimimde tamamen bağımsız bir bölüm seçtim.. Üniversiteye geçtiğimde aslında çokta keyif almaya başlamıştım okuduğum bölümden. Ardından dahil olduğum topluluklar, dernekler derken koşmak öyle özgür hissettiriyordu ki ruhumu kendimi dünyaya kafa tutan, yenilmez biri olarak görüyordum aynaya her baktığımda.. Aşkta kayıplarım olsa da dimdik devam eden, arkadaşlıkta bitişler olsa da yoluna devam eden bir ben..
Sonra bir şeyler değişti, altı üstüne geldi hayatımın. Şems’in dediği gibi ”nereden biliyorsun altının üstünden iyi olmadığı” benzetmesini ise deneyimleyerek öğrendim ki pekte iyi değilmiş.. Hatta hayli karanlık doluymuş.. Yüzleşmeler, hesaplaşmalar, içe dönmeler derken döne döne bir semazen edasıyla durduramadım içe dönüş yolculuğumu.. Ne içmiş be kardeşim, ruhumda Rönesans çağı yaşanıyor sanki..
Geçen eylül basıp gelmeler, inziva halleri falan derken dünyaya kendimi tamamen kapatmışım. Ben dinlenmek desem de bu bir kaçışmış aslında. Ben kendimi bulmak desem de bu, artık kendimle arama mesafe koymakmış aslında.. Son 5 yılımı kendimi kobay faresi gibi irdeledikçe irdeledim, derine daldıkça daldım, deştikçe deştim.. Ne bitmez derdim varmış meğer kendimle.. Aslında kendimden çok kendimin dışındakilerle. İşte en derin vurgunu buradan yedim.. Kalbim kırıldıkça sorular artmış, yara aldıkça yaralarımın kanaması artmış.. Sevgimi verdikçe kırılmışım, sadakat gösterdikçe değersiz kılınmışım, emek verdikçe kaybetmişim.. Ben bunları çarçur edince güzel olur, değer görür sanmışım.. Sanmak işte, sonrasında da beklemişim. Hayat bana yaşatılanın hesabını sorar da belki kalbime iyi gelecek bir özür duyarım diye.. Ne iftira atanın, ne de bile isteye kaygılarımdan yaralarımdan vuranın bir özrünü duymadım. Yani ben tamamen bitti dedikten sonra anlaşılan kıymetim oldu elbette de işte bitti dedikten sonrasının da ben de bir kıymeti olmaz..
Oysa kendimi göremediğim bir boy aynasıyla yüzleşmekti son vurgun yiyen halim.. Öyle bir boy aynasıydı ki bu; dipte temelde ne varsa gösterdi, kendime anlattığım her hikayenin detayını ortaya koydu. Kaçamadım, korkmuşum kaygılanmışım öyle umurunda olmadan dimdik durdu ki karşımda, herkes gibi yüzleşmek yerine aynayı kırmayı seçmek istesem de yapamadım.. İlk zamanlar bakamadım o aynaya, aynaysa kalkmadı karşımdan.. O durdu, ben kapadım gözlerimi. O anlattı, ben kapattım kulaklarımı.. Nereye kadarsa oraya kadar dedim..
Aşklarım, işlerim, projelerim, yazılarım, anlattığım hikayelerim, konuştuklarım, sustuklarım, hayatımdakiler, hayatımdan gidenler.. Tek tek karşımdaydı işte.. Yenilgilerim, zaferlerim, korkularım, kaygılarım, sevinçlerim, heyecanlarım.. Çocukluğum, ergenliğim, tüm benliklerim.. Tüm benliklerimin temas ettikleri.. Oradaydı işte.. İlk kez gözlerimi açtım, kulaklarımdan ellerimi çektim, günler sonra ilk defa.. Bir bankın üstünde oturmuşum yolun sağ tarafında 10 yılımı yaşadığım sokak, sol tarafında aşık olduğum aşkla yemekler kahveler hazırladığım çok geçmeden de hayal kırıklığı yaşadığım sokak.. Bense tam ortasında nefes nefese bir halde oturdum..
Günlerce yaşadıklarım, yıllar içinde yaşadıklarım, gözlerimin önünden usulca aktı geçti. Her geçenin bir teması oldu; dokunduğu bir yer, acıttığı bir yara, sızlattığı bir travma.. Kimdim, kim oldum, kim olmak istiyordum, kim olmadım soruları sorgulamaları.. Değer yargıları, anlam arayışları, mana kayıpları, duygusal yokluklar, düşünsel kayıplar, hepsiyle temas eden bir başına bir ben.. Kafamı kaldırıp o aynaya bakmak, o aynada yansıyanın gözlerine bakmak meğer ne zormuş. Kafamı milim milim kaldırırken gördüklerim, duyduklarım derken asıl görmem gerekenin gözlerimin içiyken benim o milimlik hareketlerimin daha da ağır hareket etmeme neden oldu..
Lakin günün sonunda başardım, kanattı kanırttı hatta, lakin yine de başardım.. Gözlerim aynadakinin gözlerindeydi. İçim, kalbim hiç bu kadar kaygılanmamıştı sanki. Nefesim kursağımdan ciğerlerime ulaşamadı. Donup kalan bir bedenin ağırlığı çöreklendi göğüs kafesime.. Ne kadar öyle kaldım bilmiyorum, gözlerim gördüğüm gözler karşısında kendini bıraktıkça bedenimde usul usul katılığından arındı.. Nefesim yarım yamalakta olsa ulaştı ciğerlerime.. Neler geldi, neler geçti o aynadan. Neler konuşuldu, neler susuldu o aynada.. Ah bu ben, ah bu ben olma hallerim.. Meğer ne kadar uzun süredir saklanmış dünyadan, ne kadar çok koşmuş herkese de kendine bir adım atacak mecali kalmamış.. Meğer ailesi sevmemiş olana ne çok sevgi vermişte kendine gelince tükenmiş.. Meğer dünya üstüne gitmiş onun dediğim ne çok insana kucak açmışta kendine gelince bir yudum şefkat göstermeye takati kalmamış canım kendim.. Herkese bonkör, kendine cimri güzel kızım benim..
Sonrası malum sorular, sorgulamalar, nedenler, cevap aramalar.. Dünya dönmüş, herkes yoluna gitmişte bir ben kalmışım olduğum yerde sanki.. Dedikçe de durmuşum, ben durmuşum dünya inatla daha bir hızlı dönmüş sanki.. Çözecek bir şey yokmuş, alınacak pek bir cevapta yokmuş aslında..
Oysa o aynadaki karanlığın tam karşısındaki aydınlıkta ne denli kıymetler varmış.. Sevildiğim, değer gördüğüm, önemsendiğim, kaybedilmemem için uğruna çabalandığım, kıymetimin bilindiği ne çok an varmış, ne çok anı birikmiş, ne çok insanın hayatına temas etmişim.. Her seferinde daha bir kendim olarak hem de, her seferinde daha sert yüzleşerek kendimle, her seferinde kaçmayı bir adım daha kesin bir adımla bırakarak, her seferinde düştüğüm yerden daha da bir güçlü ayağa kalkarak.. Kendim olmaktan hiç vazgeçmediğim gibi aldığım onca yaraya rağmen, geçmişin travmalarına rağmen nasıl da güzel ve güçlü bir duruş sergilemişim hayata karşı.. Kırılmışım derinden yine de kırmamak için çabalamışım. İhanetlere rağmen kandırmamışım. Yaralayanlara rağmen kimseye bile isteye yara açmamışım..
Çok çelme yemişim yine de kimseye çelme takmamışım kısaca.. Sevilmişim, güven vermişim, değer katmışım, anlamışım be anlamışım.. Yaşadıklarım, bana yaşatılanlara karşı zalimlik yapmamışım.. Aynada gördüğüm onca hayatın içinde kendime ben yer vermemişim de öyle güzel sevmişim ki o aynaya yansıyanları iyi kötü demeden, hayat bana rağmen benim adıma yer vermiş bana o aynada..
Son aylarda kendime bazılarının gözünden bakarken kendimi öyle görünmez hale getirmişim ki bir gerçeği unutmuşum.. Herkes kendi kalbinde olanla görür beni, benim gerçekliğimi… Ben hep kendi yolunda, ben hep kendini bulma bilme haliyle yaşamayı seçmişim. Her yaşımda, her yaşadığımda.. En çok kendine sadık kalmayı başarmış o küçük kız çocuğu.. Şimdi o aynadaki gözlerin içine, ta içine bakıyorum.. Zor oldu, yıllarımı aldı, zamanımı neşemi enerjimi derken her şeyi feda ettiğim ve bunu gocunmadan yapmayı seçtiğim birçok yansıma var o aynada. Birçok yüz birçok hikaye var.. Bense en önde duranı görüyorum artık..
Meğer ben zaten hep oradaymışım.. Hep hakikati aşkla arayanmışım.. Şimdiyse kendi hakikatimin gözlerinin içine bakıyorum cesaretle.. Yol nereye gider, nereye çıkar bilmiyorum. Neyim, neredeyim, kim olmak istiyorum, amaçlarım, hayallerim, bir mana arayışı içinde bunlarında şuan için cevabını bilmiyorum. Ama artık bir şeyi çok iyi biliyorum, ben kendime sahibim.. Herkesin hikayesine değer veren, sevgiyle emek emek büyütmeyi seçen, aldatmadan kandırmadan yaralamadan vicdanına hesap verebilmeyi başaran canım kendim.. Bugün hiçbir şey yok lakin bir şey var, kendin.. Ben bana sahip olmanın şansını o gözlere bakana kadar pekte anlamamışım aslında.. Hep hayatına temas ettiğim insanların hayatında olmanın şansına sarılıp verebildiğim sevgiyi vermişim de kendimi bilmem bulmam konusunda biraz kör kalmışım..
Şimdi o gözlere bakmanın huzurunu hissediyorum. O gözlerde gördüğüm gerçeğin sevgisini anlıyorum. O ruhun özündeki güzelliğin ne denli kıymetli olduğunu fark ediyorum.. Şimdilik diplomama, kariyerime, mesleğime dair sıfır noktasındayım biliyorum. Buna değer verenlerin dünyasından kendime bakarak kendime yaptığım haksızlık içinse karşınızda kendimden özür diyorum.. Hayattan beklediğim özrü kendimden diliyorum.. Çünkü kalbimin ekmeğiyle hayatımdakileri aç bırakmazken kendime bir lokmasını vermemeyi seçmiş olmamın küskünlüğünü taşımışım yıllarca.. Yorucu bir yolculuktu.. Lakin kendimle gurur duyduğum bir noktadan yorulan ruhuma sevgiyle bir öpücük konduruyorum izninizle..
En zayıf düştüğüm zamanlarda bile kendimi başkalarıyla, dışarıdan gelecek onayla ilgiyle tatmin etme çabasına girmediğim için.. En yalnız kaldığım anlarda bile öfkemle dağları delip can yakarak öfkemi dindirmeye çalışmadığım için.. En kızgın olduğum zamanlarda bile kibrime yenik düşüp kimseyi yaralamayı seçerek kendimden kaçmadığım için.. Herkese ve her şeye rağmen bir sanat eseri gibi dimdik durabildiğim, yaralarıma ve travmalarıma rağmen ışık olmayı seçebildiğim için kendime teşekkür ederim.. Şimdi gözlerine bakmaya cesaret ettiğimin ruhundaki canı canlandırmak zamanı..
Kendini sabote etmekle boykot etmek arasında gidip gelen hikayemin o bölümleri bitti. Şimdi kendini aşkla inşa eden yeni bir hikayenin zamanı..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın