
İsterdim ki şuan başarmış, yolu çoktan inşa etmiş biri olarak yazayım bu yazıyı. Benim okurum payına yola yeni çıkan birinin olma halini deneyimlemek düşüyor ne yapalım.. Bunun siz tarafından en güzel yanı başarılarla övünülen bir yazıdan çok yolda yaşanılan her anın sıcaklığına şahit olacak olmanız.. O zaman ilk adımı atmadan öncesine kısa bir göz atalım.. Çünkü yola çıkmak bir adım ya yoldan öncesi?
Biliyor musunuz onca hikaye yazdım, sadece kendimden değil dinlediklerimden de onlarcasını aktardım yine de kendi hikayemde bazı virajların hikayesi bu yol için oldukça önemli.. Sadece heyecanla yaşadığım, hayatın içine karışıp yol nereye ben oraya gittiğim zamanlar değil bugünümü inşa eden. Hatta o günler bugünüme nefes oluyor. Asıl nefesimi kesen, beni hala derinden kıran kısımlar ise daha narin bir tarafta duran bir hikaye..
Yıllar önce nükseden, beni benliğimi tamamen değiştiren asıl dönüm noktası depresyonum.. O hayalet misali yaşadığım aylar.. Aynaya baktığımda gözümü en çok alamadığım resimlerin ait olduğu o dönem. Ve bir de o dönemimi bilmesine rağmen tam da oraları tetiklemeyi seçerek beni yeniden hayata karşı alt edebilecek bir kalp kırıklığı hikayesi.. Yaşamayanın bilmeyeceği bir durum olsa da yaşayanların anlayacağı derin bir mücadele olduğunu söylemekten gurur duyarım sevgili depresyonun.. Ve dilerim hayatınızda böyle bir mücadele verdiyseniz ya da veriyorsanız sizi görebilecek kalpler çıkar karşınıza.. Ben tek başına mücadele verenlerden olmama rağmen o dönemlerimi biliyor olmasına rağmen oraları bile isteye kanatanla yaşamanın ağırlığıyla tanıştım bu sene.. O yüzden dilerim yola çıkarken, yoldayken ya da daha yola ilk adımını atacaklardansanız bile elinizi tutmaktan korkmayanlar olur hayatınızda…
Aylarca verilen sessiz bir mücadele, kendi başınalığın verdiği bir yol bulma arayışı.. Vay be diyorum şimdilerde aslında görünmeyen, duyulmayan ne savaşlardan galip çıkmışım.. İşte ben o sessiz savaşları verirken durmayan dünya, akmaktan vazgeçmeyen zaman şimdilerde yakama yakışmışta bana geç kalan sensin diyor sanki.. Sanırım bu yüzden insanları can kulağıyla dinliyorum, bu yüzden karşımdakinin ruhunu hikayesini anlamaya önem veriyorum ve en önemlisi ne kadar kırılırsam kırılayım günün sonunda öyle derinden anlıyorum ki onları nefret edemiyorum bile.. Çünkü bilirim sessiz çığlığı duymasını, görürüm gözlerinin ardında yatan hüzünlü çocukluğunu ve anlarım verilen savaşlar görülmese bile ne denli kıymetlidir.. Yarasını gördüm mü kıyamam kimseye.. Ne yaparsa yapsın eni sonu belki aylar sonra, belki yıllar sonra bilmem ama affederim..
Günlerce yakama yapışan kaygıların, kalp kırıklıklarının, geçmiş hesapların, geleceğin belirsizliğinin, sen kendine ne yaptınlar arasından başımı çıkarıp nefes aldığımdan beri diğer adımım o karşımda olan boy aynasındaki yansımalara bakabilmekti.. Nitekim birkaç gün önce onu da başardım, başımı zar zor kaldırıp baktım o aynaya.. Sonrası ağır adımlarla göz göze gelmekti.. Geldim de..
Bu girişin plan ve aksiyon kısmıyla ilgisine gelelim.. Her şeyin dibinde olanlardanım. Elimde kalan tek şey kendimim. İşte bunu kendime de net bir şekilde hatırlatmalıydım.. Çünkü kendim olmak için hayatın arenasında verdiğim savaşı kıymetsiz kılmaya kalkacak kadar kendimi görmezden gelmişim. Ben görmezden geldikçe de hayat görünmezlik pelerini giydirmiş üzerime.. İşte bu giriş bu yüzden önemli.. Çünkü yolun ilk adımını başımı okyanusun ortasında çıkarmakla, ikinci adımını o aynanın gözlerine bakabilmekle atmışım aslında.. Şimdiyse somut olan adımı, üçüncü adımı atmak zamanı..
Nedenler ve nasılların yarattığı stresin, kaygının son günüydü dün.. Çünkü hiçlik aslında var edebilmenin de merkeziymiş anladım.. Hani derler ya evren boşlukları sevmez, niyet her şeydir diye. İşte bu iki noktayı çok iyi anlamak gerekiyormuş.. Meğer benim yıkılan imparatorluğum, tarumar olan krallığım köksüz medeniyetim en derinlerde aslında kök salmak arzusunu duyuyormuş.. Var olanın üzerine inşa edenler kadar şanslı olmayanlardanım, o yüzden de önce kırık dökük olan kalbimin yani medeniyetimin merkezinin derinden iyileşmesi gerekiyormuş.. İyileşmekse tüm yaralardan azade olmakla mümkünmüş. Bugüne kadar açılan her yarayı, tetiklenen her travmayı elimden geldiğince şifalandırmak çabasına girsem de artık hayat daha derinlere temas etmek istemiş meğer..
Derinliğim meğer ne kadar da yoğunmuş, her katman diğerinden daha karanlıkmış.. Kimi kata indim, kimi kata düştüm.. Öyle bir yol alış şekli işte.. İndikçe sordum, sordukça kayboldum. Ben hep kendime derim ki sokaklar evim gibidir ne memleketimde ne de yurt dışında ben kaybolmam çünkü her sokağında kendi yolu, yönü vardır bir şekilde bilir ve bulurum. İşte kaybolmak bulmanın ilk anahtarıymış meğer.. Sokaklarda özgürce dans edebilme cesareti gösteren ben kendi dehlizimde dalarken, o dehlize düşerken aynı cesareti göstermekte hayli zorlanmıştım.. Hala yoklayan kaygılar, korkular olsa da ruhum dans etmeyi öyle arzuluyor ki sanırım yavaş yavaş ve plana sadık kaldığım sürece o dans etmeyi seven ruhu özgün ve özgür küçük kız çocuğunu yeniden bulacağım..
Tabi plan deyince aklınıza vay efendim diplomalar, aman efendim kariyerde yükselişler beklediğinizi hissediyorum. Onlar yolun bir parçası olsa da benim meselem çevreme, arkadaşlarıma kendimi kanıtlama çabası ya da aileden onay alma çabasının çok ötesinde.. Ki nitekim olduğum halimin varlığını kıymetli gören dostlarım, ailem olduğu içinde kendini sürekli onay arayan, alkış bekleyen biri olmaktan çok küçük yaşlardan kurtarmış biriyim, çok şükür.. Sanırım onca savaştan omurgam dik, kendim olarak özgün kalmamı sağlayan en önemli dinamikte buymuş hayatımda.. İşte benim gibilerinin de olduğunu bildiğim; hayatın manasını kaybedip bulan, anlam arayışında olan birilerinin de bazen savrulmaktan kurtulmak için plana ihtiyacı vardır diye yazmayı arzuladım bu konuyu..
Şimdi üçüncü adıma yavaş yavaş geçmek zamanı, üçüncü adımı atmak zamanı.. Telaşlı, hemen her şey olsun isteyen, heyecanlandığında dünyayı dolaşacak enerjiye sahip biri olsam da neşem, heyecanım ve enerjim durağanlaştığındaysa elbette sıradan insanlar gibi olmuyor bende maalesef o duygu durumlarını da hayli zor yaşayanlardanım.. Majör depresyonla mücadele edenleriniz varsa hayatınızda beni derinden anlayacaktır.. İşte üçüncü adım bu bilginin ışığında atıyoruz.. En azından ben atıyorum.. Şimdi sıra küçük rutinler belirlemekte; bir yatak toplamakla güne başlamak, ardından limonlu su içmek gibi mesela.. Derler ki, dünyayı yönetmek istiyorsan yatağını toplayarak başla..
Bu oldukça önemli, neden? Çünkü ben acele eden, hemen yapayım diyen, organize etmeyi plan yapmayı seven birisi olsam da bu konuda kendi hayatımda uygulamada oldukça zayıfım. Halbuki sevdiklerimin hayatını düzenlemek, onların işleri konusunda sıralı plan yapmak konusunda oldukça iyiyimdir. Kriz yönetimim de oldukça iyidir, anksiyete sağ olsun, bir kriz anı bir kaos durumu olduğunda müthiş bir başkomutanım. Tabi iş kendimle olan krizlere geldiğinde anlarsınız ya.. Şimdi bu becerileri kendimle olan ilişkim için uygulama zamanı. Stres yönetimini öğrenmekte cabası.. Acele etmeden, hevesim kursağım kalan şeylere rağmen yeniden heves edebilme enerjisini bularak atmak önemli bu adımı.. İşte plana sadık kalmak tam olarak bu; kendine sadık kalarak aksiyon almak, kimseyle kendi CV’mi kıyaslamadan, zamanın herkese has ve herkesten bağımsız ilerlediğini kabullenerek.. Yani anlayacağınız kendime rağmen kendimi inşa etmek adımı..
Kendini yenen yenilmezdir.. Canım bipolarım, sevgili depresyonum, biricik anksiyetem benim hikayemde oynadığınız rol için teşekkür ederim.. Korkular, kaygılar, derinliği hesaplanamaz dünyamın yegane yadigarları.. Yaşadık, yazdık, anlattık hikayemizin her parçasını dilimiz döndüğünce.. Şimdi yenik düştüğümüz yerden yenilmez olmanın yoluna doğru birlikte gidebilmek için en çokta bu plana izin vermek zamanı.. Çünkü ben sizi görüyorum, anlıyorum, duyuyorum ve biliyorum.. Bir adım daha atabilmek zamanı.. Şaşalı bir adım değil biliyorum, büyük bir alkışta almayacak biliyorum. Lakin yaşadım diyebilme hikayeni yazmak için atacağın adımın alkışa ihtiyacı yoktur..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın