
Sanıyorum son atağımın ardından bir arpa boyu kadar zaman geçti.. Mürekkebin en kıymetli kısmını köpeğime teşekkür için ayırmalıyım.. Hayatımda alfabetik sıraya geçmiş insan kalabalığını baz alırsak bir tek o yanımdaydı sevgili dostum..Gözünü ve sevgisini üzerimden hiç eksik etmedi bu süreçte..
Her şeyin başladığı sabaha geri dönelim demeyi çok isterdim lakin hangi sabah olduğuna dair pek bir fikrim yok. Elimde geçmişi,travmaları,yaşanmışlıkları,yaşanamamışlıkları tıktığım bir bavulla balkonda ayaklarımı sarkıtır olmuşum daha doğrusu beni bulduklarında bu haldeydim.. Önümde akıp giden hayatı izlemeye öyle dalıp gitmişim ki nefes aldığımı bile güçlükle hatırlar durumdayım.. Bana bir şeyler oldu ama aniden ve hissiyatlı değil de öyle parça parça, öyle yavaş yavaş ki bu zehrin damarlarımdan ruhuma aktığını anlayamamış olmak, kontrol edilemez bir öfke tufanıyla bedenime ve kelimelerime vurmasıyla son durağa erişti aslında.. Keyifsizlik, hırçınlık, yetemiyor hissi, anlaşılamamak ve bir o kadar anlayamamak.. Aslına bakacak olursan sevgili dostum son dönemde kim bunlardan hayıflanmıyor ki.. Lakin sorun dediğimiz kısmı şu ki ben artık bunlardan şikayet eden tarafta değilim ben bunların ta kendisi haline gelmişim.. Kahramanı olduğum hikayelerden sürgün etmişim kendimi de bir yatağın altında kahramanını bekleyene bürünmüşüm.. Aman ne hoş.. Tanrının sürgünü Lilith’i okuduysan bilirsin beni şu mahallenin ”götünde kurt var ayol bu çocuğun” denileni, devrimci abilerinin en gözde kardeşi, arkadaşlarının serotonin hormonu, ailenin asi olan çocuğu diye uzayıp giden bir kendini unutmuşluk listesi.. Hah işte sevgili dostum konumuzun şah damarı bu sanırım ”kendini unutmak” ya da ”vazgeçmek kendinden”..
Kendimi bulmalı mıyım yoksa daha da fazla dağıtıp iyice kaybetmeli miyim?.. Sürekli düşünce denizinde boğuluyorum ne çıkabiliyorum içinden ne yüzmeyi öğrenmek için çabalıyorum. Belki de bu durumu alışkanlık edindim kim bilir. En azından ben bilmiyorum. Lafın gelişine güzelce vurduk lakin gidişi yine ”son sigara, son gözyaşı, son atak, son kötü gün, son, bitti, halledeceğim”lere gelecek gibi duruyor. Bu sefer durduğu gibi olmayacak, gerçi az kalsın oluyordu çünkü masamda duran son sigarayı bitirdim fakat bu durum sabah ekmek alma bahanesiyle bakkala inip sigara alacağım gerçeğini değiştiremez. Belki de değiştirir işte bunu da bilmiyorum. Ya yine ayaklarımı balkondan sarkıtmış hayatın akıp gidişini izleyecek ve öfkemi yücelteceğim bir sabah olacak ya da kendime ilk kez ”bu sefer kesin halledeceksin” kandırmalarından sıyrılıp yavaş yavaş nefesimi hissettiğim bir sabaha başlayacağım sevgili dostum..
Şimdi sen diyeceksin ki ne oldu ya da kim üzdü seni böyle. İşte o liste de evin mutfak malzeme listesi kadar uzun ve bitmeyen bir karmaşaya sahip ama konumuz bundan azıcık ötede.
Şimdilik damarımdan kelimelerime sirayet eden şeyin beni kontrol ettiğinin bilincine uyandığımı söylemek dışında hiçbir şey bilmiyorum sevgili dostum.. Deneyin kaçıncı sabahı olduğunu, tarihlerin akışını, savruluyor muyum yoksa çakılı mı kaldım bilmiyorum.. İyileşmek mi bu daha da hasta olmak mı bilmiyorum.. Kabuklaşacak mıyım yoksa karışacak mıyım nefesimle mürekkebe bilmiyorum.. Durmak mı yoksa dinlenmek mi bunu da bilmiyorum.. Kahraman yaratacak mıyız yoksa kandırıldık en çok kendi kendimizin yarattığı düşmana diyerek bir balkonda ömür mü çürüteceğiz bunu da bilmiyorum sevgili dostum..
Uykusuzluk, açlık, heyecansız bakışlar, kahkahayı unutmuş bir dalak, haykırıştan kısılan ses telleri, anlaşılmak istenen sırlar ve anlamayı öğrenmek için öylece bekleyen ben..
Biliyorum sevgili dostum keşif birlikleri yok ve sanırım kimse büyülü bir şekilde gelip beni kurtarmayacak bunun sonunda.. Olsun en azından artık bunu biliyorum..
SEVGİLERİMLE..

