
Önce şu soruya cevap ver kızım; vicdanın rahat mı? Herkese karşı evet, kendime karşı hayır.. Ailem için, arkadaşlarım için, sevgilim için yaptıklarımın yarısını kendime yapmamanın verdiği huzursuzlukla baş başayım bugün..
Peki neden?
Hayatımdaki kimseyi salak yerine koymadım bugüne kadar, kendimi koydum. Kimseyi aldatmadım ne aklımla ne kalbimle, kendimi aldattım. Kimsenin mutsuzluğuyla mutlu olmadım hatta mutlu olsunlar diye çok çabaladım, kendimi mutlu etmek içinse bir çaba harcamadım. Kimsenin güvenini ezip geçmedim hatta fazla fazla dikkat ettim kendime stres yaşatmak uğruna, kendimi güvende hissettiğim çok nadir oldu. Kimsenin sevgisini alaya almadım ciddi iştir dedim sevgi oradan yaralanan hep bir sızıyla yaşar kızım o yüzden aman dikkat et, oysa hep sevgimle sınandım yaralandım. Kimsenin hayatında gözüm olmadı sevdiklerimin zorluğuna göğüs gerdiğim kadar başarılarına da içtenlikle alkış tuttum, kendimi ise hep seyirci koltuğunda oturttum tek kişilik koltukta.. E kızım ilah mısın sen maşallah hiç mi hatan kusurun yok, var olmaz mı, hatta çoğu hatamda kendimi yerin dibine ilk sokan ben oldum bunu sen nasıl yaparsın diye. Ama bunların hiçbiri birine kötülüğü dokunacak hatalar olmadı, hep kendimi yaralayacak sonunda da kendime hesap sorduğum hatalar oldu..
Tabi zamanın tik takları hiç durmadı, derler ya hayat sen üzgünsün diye durup yol vermez sana diye, tam olarak böyle.. Zaman kimi zaman çağlayan nehir gibi, kimi zaman kayayı aşındırmak için yavaşlarcasına aktı gitti.. Tecrübe oldu, ders oldu dediğim şeyler de var, ulan bu yarayı almama ne gerek vardı diye hayata karşı kırıldığım şeylerde.. Günün sonunda iş bugüne kadar geldi.. Bu uzun girizgahın sebebiyse şu son zamanlar oldu..
Çünkü düne kadar olanlar ben de hep anlatılması gereken hikayeler olduğunu düşündüren bir kalem tutucu olduğum inancına neden olmuştu.. Oysa bugün anlaşılmasına inandığım bir hikayem var.. Elbette birkaç sebebi var; iki gündür güne limon suyumu içmeden başlıyorum, iki gecedir uyuyamıyorum, bugün yazımı Haggard dinleyerek yazıyorum ve en önemlisi bugün öğlen bir gibi uyandım.. Kimyamı bozan bir durumu kendi içimde ince ince anladıktan sonra fark ettim ki anlamak beni eskisi kadar tatmin etmiyor.. Peki neden? Biraz dağınık başlayacağım onu da siz toparlayın çünkü ben artık toparlayama çalışmaktan yoruldum.. Bana ne ya diyorsanız da bırakın dağınık kalsın.. Son 4 yıl benim kişisel tarihimin yıkılışının ve kendimi bulmanın yolculuğuyla geçti. Yavaş yavaş ruhum, bedenim, aklım inandığı tutunduğu her şeyin gazabına uğradı. O yolculuğun anlaşılması uzun sürer o yüzden kestirme yolla bugünlere gelelim. Kendime rutinler oluşturmaya çalıştım, bozdum yeniden yaptım, kendime söz verdim baktım tutamıyorum alışkanlık tabi önce kendime çok kızdım (söz vermek ben de bozulmayacak yemin demekti) sonra aslında herkese cömertçe gösterdiğim şefkati kendimden sakındığımı anladım. Kendimi sever sayarım lakin herkese gösterdiğimden daha azını kendime sunduğumu gördüm. Derken zaman oturduğum koltuktan kendimle yaşadığım içsel muhasebelerin zorluğuna aldırış etmeden aktı gitti. Kendime söz vermeye ara vermiş olduğum o süreçten yavaş yavaş kendime inanmaya başladığım sürece kadar.. Önce kendi değerime uzak olanları eledim; dedim ki eyvallah insandır hukukumuz var elbette lakin iyi niyetli olması bana saygısızlık yapabileceği anlamına gelmez, dur bak izle niyeti iyi olduğu için hukukumuz var lakin sana karşı davranışları seni nasıl gördüğüyle ilgili, senin aranızdaki bağa gösterdiğin değeri sana göstermiyor mu sağlık olsun, gösteriyor mu o zaman soframda yeri olsun.. Sonra kendi sevgi anlaşıma uzak olanları hayatımın çemberinden uzak tuttum; öyle haz uğruna anlık takılmalar, duygusuz ve sıradan iletişim kurmalar sırf yalnızlığını geçiştirmeye değmez dedim, tek başınalık bir seçimdir kızım değersizleştirilmiş anlardansa kıymetli bir zaman geçirme ve anı biriktirmeyi seç.. Geldik ilişkilerin temelinde olması gereken güvene; insanlar dürüst olmayı güvenilirlik olarak düşünür nitekim kısmen doğrudur da lakin eksiktir, ara sıra görüştüğün arkadaşlarınla dürüst ve açık iletişim güven verir doğru lakin aşkta güven şeffaflıkla olur, hayatım boyunca kavramları böyle ardın sıra düşünmek ve ayırmak yerine herkese kendim oldum, kendimde olanı sundum. Sonra anladım ki bu da pek doğru değil bunun birkaç sebebi var; arkadaşlık başka dostluk başka, aile olmak başka ailenden olmak başka, aşk başka biriyle partner olmak başka.. Kısaca kavramları böldüm, parçaladım ve yeniden yapılandırdım hayatımda. Dedim ki sen herkese dürüst ol bu senin özün lakin herkese şeffaf olma çünkü birincisi herkes hayatına vakıf olmamalı, ikincisi hayatında şeffaf olmaya layık olanları diğerleriyle aynı yere koyarak onlara haksızlık etme. Güven konusunda; sen aldatma, kandırma, salak yerine koyma bu senin özün lakin güven öylece verildiği gibi sıkıca temel oluşması için inşa edilir, senin için kıymetli olanlara özenle davran incelikler sun sun ki senin hayatındaki, yerlerinden emin olsunlar, Çünkü şu dönemde en zoru birinin hayatında kim olduğunu idrak etmek aslında, insanlar yüzeysel ilişkileri kalıcı ilişkilere tercih eder durumda. Ve aşk, asıl mesele burası güzel kızım. Senin iki imparatorluğun var; kalbinin ve aklının imparatorluğu onları özenle koru. Çünkü herkese bol keseden vererek, anlamaya çalışarak, onlar için fedakarlıklar yaparak her iki imparatorluğu da yeterince tahrip etmelerine izin verdin, bak herkes yoluna devam etti sense göğsünde koca bir mağlubiyet ordusuyla kaldın bir başına.. Önce imparatorlukları dış işlerinde birbirlerine bağlı iç işlerinde bağımsız olarak ikiye ayırdım, duyguları kalbe düşünceleri akla emanet ettim, yasalarını belirledim, alanlarını derinlemesine temizledim, layık olanları yerlerine yerleştirdim, derken zaman tabi daha kendi aleminde akışta geldi mi doğum günümün zamanı yeni yaşım, canım benim.. İlk kez doğum günümde hep dilediğim dileğimi (ki her yeni yaşımda ve her yılbaşında rutinimdir aynı şeyi dilemek yılbaşına girerken de yapmamıştım bunu bilen bilir, hatta sadece o bilir, lakin bu durumun ne denli kıymetli olduğunu bilir mi işte onu bilmiyorum) dilemeden mum üfledim.. Evimi kapatıp gittiği, köprüsünde veda ettiğim yerde olmak hem de yeni yaşımda biraz misafir gibi hissettirse de sorun yapmadım.. İyi ki yapmamışım çünkü 2 nisan bana ”dünyaya kafa tutacağım bir aşk istiyorum” diyen yanımı hatırlatacak bir mucize sundu.. Yeni yıl, yeni yaş dileksiz geçse de hayat benim için dilek tutmuş, mum üflemiş gibi hissettirdi.. Plansız, akışta ve en önemlisi emek emek edindiği prensiplerle kendi yolunda olan ben usulca yeni rota oluşturmaya başladım.. Yani bir aynıma ”vay be yaşadıklarım yaşayacaklarımın ön ödemesi, kaparosuymuş meğer” dese bile bir yanım yaralanmaktan, yeniden hayal kırıklıkları yaşamaktan korktu..
Birinin ”korkma ben varım” demesi ve demekle kalmayıp davranışlarıyla bunu göstermesi insana kendini, hele vazgeçmişken inanmaktan, yeniden güvenebileceğini hissettiriyor.. Buraya kadar büyülü bir masal gibi gelse de bugün hissettiklerim, masalın gelişme kısmını oluşturuyor, sonucunuysa yakın zamanda birlikte öğreneceğiz..
Bugün kendimi; görülmemiş (ki inan fiziksel olarak burnun dibindeyken görülmemenin açtığı bir yara bu), hissettiklerime rağmen kalmış olmanın geri dönüşü olarak değersiz hissetmiş, kendi yaşadığı ihanetlerin acısını bana sunarak hiçbir şey yapmamış olmama karşın güven sorunları yaşatmışım gibi dışta tutulmuş, anlatsam da duyulmayan, anlasam da anlaşılmadığım, kırıldığım yerlerin öpülerek değil de oyularak dokunulduğu, geçiştirilen, dikkatin bana değil dışarıya verildiği bir yerde bir başıma oturmuş kahve içiyorum.. Beni anlayan, beni gören, bana güvenen, beni seven bir yerden bir hiçliğin ortasına bırakılmış gibi hissediyorum.. Aşkta, işte, arkadaşlıkta ve aynaya baktığımda gördüğüm bu hiçlik bana bir şey fısıldıyor.. Duyamazsam kalbimin imparatorluğu yeniden yıkılacak, anlaşılamazsam aklım hükmü ele geçirecek, değersiz ve görülmemiş hissedersem köksüz medeniyetim kök salamayacak..
Şimdi soruyorum; gerçekten anlayan, gören, değer veren, fedakarlık yapabilen, kendinden önce seven, önceliği yapabilen, cesaretle göğüs geren var mıdır bu dünyada benden başka?
..SEVGİLERİMLE..











