
Hedefler koy, hayaller kur ve her gün bunlar için bir adım at..
Herkesten bu ve benzeri cümleler duyar, tavsiye verenlerin ümüğüne sarılmamayı dileyerek sohbetler ederiz.. İnsanlar ya başardıkları yolun izlerini aktarır ya da kursağında kalan artıkları aktarır.. Günlük sohbet rutinleri içerisinde olan başlıklar aslında bunlar..
Peki bazılarımız ne yapar bu konularda? Verilen her tavsiye, çizilen her yol bize uyar mı?
İnsanların beklentileri üzerine daha önce konuşmuştuk. Kendimizden beklediklerimiz üzerine de.. Alışkanlıklarımız, beklentilerimiz ve düşünceyle duygu dünyamızın bir bütünü olan hayatın içinde sadece oksijen mi tüketiyoruz yoksa üretimine de katkı sağlıyor muyuz?
Mesela benim rutinime bakalım. Gerçi her hafta hatta bazen iki gün içinde değişen ve disipline edilememiş bir rutin ama ana hatları aynı.. Gözümü açarım, kahvemi söyler bir sandviç yapıştırırım yanına, zaman zaman yazarım zaman zamansa yazmam, youtube açar videolar izlerim, öylece çakılı kalırım koltuğuma, evimle vakit geçirmeyi bırakalı bir hayli oldu, sokağa çıkmaksa her daim cazip gelmiyor, ara sıra arkadaşlarımla vakit geçiririm, köpeğimle günlük konuşma dozumu tamamlarım ve uyurum.. Gözümü açma saatlerimse değişkenlik gösterir kimi zaman akşamüzeri 5 gibi, şimdilerdeyse sabah 6 ve 8 arasında değişiyor.. Birkaç ay öncesine kadar yatağımı bile toplamak zor geldiği için şimdilerde bunu yapabiliyor olmak bile takdir toplama hissi uyandırıyor.. Son bir haftadır erken uyandığım içinse bunları yapabiliyor olmak yeterli gelmiyor..
Aslında denklem basit, iş yaşamaya geldiğinde komplike bir hal alıyor..
Başarmış insanların, düzeltiyorum, istediğimiz alanlarda başarılı olmuş insanları dinlediğimizde bize hep öğüt verdiklerini görürüz.. Erken kalkın, disiplinli olun, çok çalışın, sessizce ilerleyin, zamanınızı doğru harcayın ve benzeri.. Çoğu konuşma yapmamız ve yapmamamız gerekenlerle doludur. Atlandığını düşündüğüm konuysa yapamıyor olduklarımız.. Mesela; maddi olarak elinizde günlük gıdanızı karşılayacak miktarda para var, yataktan çıkamayacak kadar yorgun ya da üzgünsünüz, hayatın altın tepsisi sizin mutfağınızda değil, her şey aleyhinizde işliyor. Tam olarak bu durumdayken başarmış insanlar ne der: Aydınlığa en yakın olduğun noktadasın vazgeçme, hareket et bir şeyler yap çünkü kazanacaksın.. Peki ben ne diyorum: Siktir et yatmaya devam et bir gün kabuğun seni sıktığında, ben ne yapıyorum dediğinde, boğulma hissini gırtlağında hissettiğinde bir şeyleri zaten yapacaksın, önce duygu ve düşüncelerine tamamen yenil. Yenil ki kazanmak anlam kazansın.. Dermanı nerede ararsan ara varman gereken tek liman kendin olacaksın. Bunu idrak edene kadar attığın her adım sadece günü kurtarmak için atılmış olacak.. Y a da sadece boğulanlardan olmalısın, o senin cephen oraya varamam maalesef..
Her an 9-5 çalışanlardan olabilirsin, depresyona rağmen hayata karışanlardan da olabilirsin,, her şeyi kenara atmış pes etmiş biri de olabilirsin. Eğer hayat sana altın tepside sunmuyorsa imkanlarını bilmelisin ki sadece kopartıp aldıkların kadarını hak edersin bu düzende.. Bunun için ya savaşmalı ya kaçmalısın, bir ihtimal donma tepkisinde de olabilirsin. Seçimin neyden yana olursa olsun unutma bir çatlak bulacak ışık ve sızacak hayatına.. Başarısızlığın yolunu ezbere bilenler için başarı sadece bir parmak şıklatma hareketinden ibarettir.. Tabi ezbere bildiğin yolda inatla daireler çizmekten vazgeçtiğinde..
Aynaya yeterince baktın ve kendince yeterince kusur aradın, gözlerinin en içine bakmaya başladığında ışığın cılız bir şekilde oralarda olduğunu göreceksin.. Hazır hissetmeyi bekleme, üşenmek ve ertelemek seni sorumluluk alma lanetinden koruyor olabilir belki de tek ihtiyacın budur şimdilik.. İşte altın biletin mihenk taşı bu, ihtiyaçların..
Duygularının, düşüncelerinin ve bedeninin temel ihtiyacı her neyse orada bulacaksın biletin rotasını.. İnsanları duy, dinle ve anla. Hele de isteklerine ve hayallerine adını yazdırmış insanları iyice idrak et.. Ama yola çıkacağında çizeceğin rotaya kendin karar ver. Ne erken kalkma seni başarıya götürecek, ne de isteksizliğin konusundaki disiplinin.. Seni sana armağan etmeden attığın her adım bataklığın dibine yakınlaşmanı sağlayacak biraz daha hepsi bu..
Yaşa ümitsizliği sonuna kadar.. Boyunu aştığında bu umutsuz olma hali, ciğerindeki son oksijeni bırak gitsin çamur gibi görünen o dehlizin dibine.. Belki de oksijeni yeterince tüketmişsindir ve yeniden çiçek açabilmek için o son oksijenin karışması gerekir çamura.. Üretmek oksijeni, yeniden üretebilmek, tüketimin sonuna geldiğinde başlar belki de..
Yaşa umudu sonuna kadar.. İçine dolduğunda bu ümit etme hali, çek ciğerine ilk oksijeni ve bırak o dehliz seni yeniden çıkarsın yerin yüzeyine.. Belki de oksijen yeniden tüketebilmen için yenilemiştir kendini.. Tüketmek oksijeni, yeniden tüketebilmek, üretimin için ciğerine çektiğin ilk havayla başlar belki de..
Bazen yapabildiğin tek spor çayın şekerini karıştırmak olurken, bazense dünyayı kurtarmak için koşmak olacaktır.. Hayatın kahpeliğini bir kenara bırak, bırakabil ki senin dansını mahvetme yerine izlemekle meşgul olsun..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın